BASTIRILAN VİCDANLAR VE AÇIĞA ÇIKAN BİLİNÇALTI KİNLER Abdullah ALAGÖZ

03.04.2016 07:00

Ülke kaosa doğru sürüklenirken insanlarımız haklı olarak tedirgin,  yarınlarından endişeli ruhsal apati ile karşı karşıyadırlar.Neler oluyor, yapılmak istenen nedir, tarihin hiçbir döneminde bir millet(!) kendini ve devletini inkâr noktasına gelmemiştir, peki; bu olanlar nedir? Bu soruları doğru cevaplayabilme  ve olup bitenleri açığa çıkarabilmenin en doğru yolu siyasi iktidarın bilinçaltını ortaya çıkarmaktan başka seçenekte da görünmüyor. Başka bir sıkıntı %50 oy potansiyelini nasıl ifade edeceğiz? Bunun cevabını da makarna vs. gibi mesnetsiz gerekçelere dayandırmaktan çok bu orana nasıl ulaştılar sorusunu da doğru cevaplamak zorundayız.

İktidarın bilinçaltını ortaya çıkarırsak aslında yapmak istediklerini yani büyük fotoğrafı daha iyi anlama imkânı bulacağız. Aklınıza niyet okumaya başladığımız ya da fal baktığımız şeklinde bir algı oluşmasın. Şuana kadar hükumetin icraatlar ve olaylara karşı takındığı tavırdan hareketle iç dünyalarını, hedeflerini, niyetlerini ortaya çıkarmaya çalışacağız. Bunları yaparken yorumdan ziyade durum tespiti yapacağız. Olaylara sağlıklı bakanlar için, icraatları yoruma mahal bırakmayacak kadar açıkça sergilenmektedir. 

Seçim bildirgelerinde barış, demokrasi,insan hakları,şeffaflık, milletin hizmetinde bir devlet anlayışı, askeri ve polisi devletinden hukuk devletine geçişi vaat ediliyordu. Tek millet, tek devlet, tek vatan parolası ağızlarında hiç düşmedi. Gerçekten bu sözlere, vaatlere karşı çıkmak için insanın art niyetli olması gerekirdi. Olmadı. Niyet başkaymış. Ülke içinde ve dış politikada yaptıklarının resmini çektikten sonra son sözlerimiz söyleyeceğiz.

Bazı gruplar,(ulusalcılar) hükumet, cumhuriyete savaş açtı diyordu yani cumhuriyet Türkiye’siyle problemleri var deniliyordu. Bunun da savunulması olmaz ama tepkileri cumhuriyeti de aşan bir millette karşı onun tarihi medeniyetine, kültürüne, sanatına, diline velhasıl ürettiği ve damgasını vurduğu her şeye itirazları vardı. Bizim ulusalcılar(!) tarihi cumhuriyetle sınırlandırdıkları için hala olayı tam kavrayabilmiş değiller, ayrıca bu cenahın geçmişle ilgili bir merakları ya da ilintileri de yoktur.

Ordu içindeki cuntacıları ayıklarken topyekûn ordunun potansiyel suçlu ilan edilmesi, milli bayramlarda katılımı azaltmak ve toplumsal hayattan çıkarmak, andımız ve istiklal marşının tartışılmaya açılması sıradan uygulamaların ötesine geçmeye başladı. Bağımsızlığı simgeleyen Türk bayrağını Türklükten duydukları kinden dolayıTürkiye bayrağı” diye takdim etmeleri zamanla Türk devletinin adını da değiştirme gündemlerinde olduğunu gösterir.

Bu coğrafyayı vatanlaştıran Türk’e ait izlerin silinmesi, Arif Nihat Asya’nın ünlü bayrak şiirinin bile müfredattan kaldırılmasını Türk düşmanlığı değil de başka neyle izah edeceğiz. Kurulan ya da var olduğu iddia edilen terör örgütünün adı Ergenekon olmuşsa neden Ergenekon sorusuna da cevap vermek zorundayız. Derslerde Ergenekon destanı mı anlatılacak terör örgütü mü? “Türk milliyetçiliğini ayaklarımın altına alıyorum” sözü nasıl izah edilir? Bütün milletler için sadece mensup olma, ait olma duygusundan kaynaklanan ve İslam’ın emri olan millet sevgisini, kültürel milliyetçiliği inkâr etme, ona savaş açma bir milletin temeline dinamit atmaktır. Türk milliyetçiliğini reddeden zihniyet, mikro milliyetçiliği pervasızca destekleyerek olmayan bir milleti yaratma yolunda çaba sarf ede dursun niyetin ne olduğu ortadadır. 

Tarihin en büyük korku ütopyasını yaşatıyorlar bir millette. Büyük biraderin teknolojik imkânlarını İslam siluetli kapıkulları vasıtasıyla ailelerin mahremine kadar sokularak eşlerin bile rahat konuşamayacakları bir ortamı oluşturdular. Adabın, vicdanın iffettinteknolojik canavarların elinde anlamsızlaştırıldığı, oyuncak olduğu, şüpheci, edilgen korkan bir topluma oluşturdular. Kitle iletişim araçlarını psikolojik harp teknikleriyle topluma karşı bir silah olarak kullanmaya başladılar.Gazeteci olmanın ötesinde beyin yıkamakla görevli uzmana dönüşmeye çalışan bir kitle ve onları sonuna kadar kullanan bir iktidar var karşımızda.

Halk, doğru bilgiyi kendini hükumete adamış, vicdanını, aklını kiraya vermiş sözüm ona basın vasıtasıyla öğreniyor. Kendisini eleştiren gazeteciyi işten attıran, muhalefet yapan gazeteyi ekonomik olarak çökerten bir iktidara karşı halka nasıl ulaşacaksınız? Evet. Bir korku ütopyasındayız. Bu ütopyada hiçbir sonuç akli değildir, vicdani değildir ve toplum iradesini tam karşılamıyor. Polis devletini adı demokrasi olmuş artık. Konuya dönersek bu baskınında bir tek amacı var, Türk izini böylesi kirli propagandayla sulandırmak, karşı çıkanı da polisiye tedbirlerle ekarte etmektir.

Dış politikada bu zihniyetin niyetini daha iyi görebilmekteyiz. Kerkük, Telafer ve Tuzhurmatu gibi şehirlerde Türklere baskı yapılırken sessiz kalınmıştır. Süleymaniye’de askerin başına çuval geçirilirken verilecek notaya dahi ihtiyaç duymayan “müzik notası mı vereceğiz” sözü asırlar geçse de unutulmayacaktır. Kıbrıs sorununda Annan planını destekleyerek Kıbrıs Türklüğünü yalnızlaştırması, Somali’ye gösterilen ilgi kadar bütün Türk devletlerine gösterilmemesi, Ermenistan cumhurbaşkanı ve aynı zamanda Dağlık Karabağ’ı işgal edip Hocalı soykırımına imza atan Serj Sarkisyan ülkemize davet etmesi… Bütün bunları bir araya getirdiğimizde, büyük fotoğrafa bakınca, bu insanlar Türk milletini seviyorlar diyecek halimiz yok. Her şey ortadadır.

Sonuç olarak dünyanın en kadim milletlerinden olan Türk milletini etnik seviyeye düşürme ve zamanla yok etme anlayışı başarıya ulaşmasa bile toplum üzerinde bıraktığı psikolojiktravma belki birkaç nesil boyu devam edecektir. Türklüğü bu coğrafyadan atmak için asırlarca mücadele veren haçlı zihniyetini başka adlarla devam ettiğine şahit olmak çok hüzün verici bir durumdur.