BİR HAREKETİN ANATOMİSİ Abdullah ALAGÖZ

03.04.2016 07:05

Kongre süreciyle birlikte MHP ile ilgili çok yazılar yazıldı, yorumlar yapıldı, yapılıyor da. Haklı olarak MHP yönetimin yanlışları analize tabi tutuldu ancak tahlilin diğer ayağı yani insan kaynaklarında oluşan yönetime muhalif olanlar dâhil bütün camiada görülen sıkıntı nedense gündeme getirilemedi. Yönetimin savunuculuğunu yapan “Ortadoğu” ile “eleştiri yapan                           (Yönetime muhalif) “yeniçağ”ın baskı sayısı durumu eleştirimizin haklılığını ortaya koymaktadır. Bu camia yüz binleri aşan gazeteleriyle konuşulmalıydı.


Ülkücü hareketin bir türlü kabullenemediği ve açıklamakta zorlandığı bugünkü durum aslında davaya sevdayla bağlı olanlar ile bürokratik bakışlı, ferdiyetçi dava anlayışını savunanların karşılıklı mücadelesidir. Seksen sonrası hayat tarzı bakımından materyalistleşen toplumsal yapı, ferdiyetçilik ve çıkar anlayışı, bütün grupları sarmaladığı gibi ülkücü hareketi de büyük oranda etkiledi.

 

Bu etkilenme ülkücü hareketin muarızları tarafından yapılan menfi propaganda ile camia içinde olumsuz etki bırakarak sevdayla davasına bağlı olan ve davasını her türlü çıkarın üstünde tutan zihniyetin kendi organizasyonu olan MHP’den öcü gibi gösterilerek tasfiyesi ile sonuçlanacak bir sürece girmesine neden oldu. Küsenler, muhalif olanlar dâhil hiç kimse bu durumdan kendini sorumlu hissetme ihtiyacını duymadı, en basit yol olan “eleştiri”, “ihanet” ya da “bir cenaha dayatma” gibi basit mekanizmalara başvurularak durumu idare etme yoluna hep gidildi.
 

Bu hareketin yola devamı için kullandığız sloganlar yetmedi, içi boşaltıldı ve fikirsiz bir hareketin disiplinli(!) olarak başarıya ulaşması hedeflendi. Ruhsuz, aksiyonerlikten kopmuş, kapitalist reflekslere dayalı bir zihniyetten Turan türkülerini dinlemeye başladık(!)Bu sıkıntılı anlayış, birkaç kongrede cılız seslerle de olsa gündeme geldi ama konjonktür ve parti içi delege yapısı bu handikabın aşılmasına yetmedi. 
 

Sıkıntılarımızın başında inanmış ve inandığını hayata geçiren insan yapımızın adeta erozyona uğramasından kaynaklanmaktadır. Bugün istediğimiz çıkışı yapamıyorsak bunu sadece yönetenlerin basiretsizliğine, ehliyetsizliğine bağlamak işin basitine kaçmaktır. Öz eleştiri yapmaktan korkan ve insan kaynaklarını iyi tahlil edemeyen bir anlayışın planları, hedeflere ulaşma çabası büyük ülküler peşinde koşma iddiasında bulunması da sonuçsuz kalır. Sayın Bahçeli’yi savunmak ya da onu eleştirerek yönetime geçmek gibi zihniyetlerin temelde hiçte farklı olmadıkları ortadadır. MHP’nin sorunu daha köklü ve derinliği olan yeniden bir dirilişle ancak çözülebilecek donanımlı ülkücü sorundur.
 

İnsan kaynaklarından oluşan çözülmeyi göremeyen, eğitimi sağlayan ocakları kontrolde zorlandığı için kapatanlar başta olmak üzere herkes bu sorunun bir şekilde sorumlusudur. Fikir hareketlerinin en büyük silahı eğitim kurumları; gazete dergi kısaca yazılı ve görse yayınlarıdır. Geçmişin eleştirisini bir tarafa bırakarak yeniden ocakların işlevsel hale gelmesi, var olan ve çıkarılacak basın-yayın organlarıyla hareketin yeniden aydınlanmaya, şuurlaşmaya ve düşünce sistematiğine dayalı bir paradigmanın oluşmasına ihtiyaç vardır.
 

Yönetimlerin tutarsızlığı yöneltenlerin nitelikleriyle sürekli ilintili olmuştur. Bugün yönetimden istenilen hareket sağlanamıyorsa yönetilenlerin kendilerinden kaynaklanan donanım sorunları vardır. İstisnasız herkesin “biz nerede yanlış yaptık” sorusuna cevap aramaları gerekir. Bu sorunun muhatabı olarak kendimizi kabul ettiğimizde o zaman çözüme daha çok yaklaşmışız demektir.
 

Bir kadro hareketi için en büyük tehlike; heyecanı, sevdayı, bağlılığı, vefayı, inanmışlığı, mensubiyet duygusu gibi özelliklerin ikinci plana atan anlayıştır. Çıkar ve ferdiyetçilik öyle bir hal aldı ki bireylerde mensubiyet duygusu en alt seviyeye indi. Kendi gazetesine, dergisine sahip çıkmadı, televizyonu olmayan sivil toplum örgütlerini bireysellik ve çıkar dürtüsüyle adeta pasifleştiren zamanla yok eden bir ruh haline büründü.
 

İnanmışlık, temelinde rizikoyu göze almayı, var olanı aşmayı, kurulu olan çarpık düzene baş kaldırmayı gerektirmektedir. Böylesi bir sorumluluğu alabilmek için davasını her türlü çıkarların üzerinde tutan, gerektiğinde davasının temeline bir çakıl taşı gibi atılmayı göze alan kahramanlara ihtiyaç vardır. Tarih boyunca başarıya ulaşmış hareketlerin tamamı böylesi serdengeçtilerin çabasıyla hedefe varmışlardır.