BİZ ARKAİK BİR TOPLUM DEĞİLİZ. Abdullah ALAGÖZ

03.04.2016 07:11

Toplumları anlama, tanımlama, açıklama ve onlar üzerinde kültür –medeniyet gibi unsurların inkişaf süreçleriyle ilgili Batı toplumları ile Doğu toplumlarının başvurdukları yöntemler ve kullandıkları bilimler çok farklıdır. Bu farklılığın nedenini ortaya çıkarmadan ne Doğu toplumlarının tarihi yürüyüşlerini anlayabiliriz ne de Batılıların kendilerine farklı, Doğu toplumlarına farklı bilimleri ve yöntemleri neden önerdiklerini kavrayabiliriz.

Doğu toplumlarına dayatılan bilimler ve kullanılan yöntemler, pozitif bilim ve yöntemleri olarak sunulduğu için genel kabuller arasına girmektedir. Bilimlerin kendisi değil uygulandığı toplumlar ve onlarla varılan sonuçlar bilim adı altında milletlerin arkaik olması kabulüne dayandırıldığı gibi, bütünleştirici değil ayrıştırıcı bir bakış sunulmaktadır. Asıl sıkıntımız bu çarpık bakıştan kaynaklanmaktadır.

Böylesi bir bakış açısı zihinde oluşan önyargı, başka coğrafya referanslı bakış, daha işin başından inceleme öncesi kararını vermiş oluyor. “Biz arkaik bir toplumuz”Hal böyle olunca, asırlar öncesinin medeni Yunanlılar ve barbarlar( Yunanlı olmayan Doğu toplumları)şeklindeki tasnifi bilim adı altında doğu toplumlarına uygulanmış oluyor. Bilim adamlarımız, sözüm ona bilim adına kendini arkaik, sürü, Batı’yı medeni kabul etme basiretsizliğine düşüyor.

Hâlbuki sosyoloji bugünün toplumunu incelerken, Kültürel, Fiziki ve dil antropolojisi bu toplumların geçmişteki yaşam biçimlerini, giyim-kuşam tarzlarını ve dil yapılarını incelemektedir.

Toplumların incelenmesinde sosyal tabakalarının farklı olması, onları etkileyen unsurların etki oranları, tarihi fonksiyonları ancak kendi içinde değerlendirilirse doğru sonuçlara ulaşır. Örneğin Türk toplum yapısını sınıf mücadelesiyle açıklamanın imkânsızlığı ortadadır. Kültürel özelliklerimiz bizi, sınıf mücadelesi gibi ayrışmış bir yapıya götürememektedir. Toplum yapısını, din merkezli bir açıklama da tarihi birikimimiz ve kültürel özelliklerimizi tam karşılayamıyor. Zira Türk toplumu imparatorluk bakiyesinden geldiği için onu aynı inanca mensup ve o kriterlere göre analizi imkânsız kılmaktadır. Böylesi bir bakış ne işçi sınıfının varlığını yok sayma anlamına geliyor ne de dini inancı kabullenmeme anlamına geliyor bu iki unsurla toplumun analiz edilemeyeceğini vurguluyoruz.

Türk toplumunu analiz ederken olduğu gibi ele almak zorundayız. Batılıların arkaik anlam yükledikleri gibi ön yargılı zihni şartlandırılmış sözde bilim adamı edasıyla değil ön yargılarından kurtulmuş var olan olgular üzerinden hareket ederek analizleri yapmak zorundayız.

İnsanları bedensel özellikleriyle ya da giyim –kuşam tarzı, konuştukları yerel dil ile tasnif etme bilim değil ayrıştırma amaçlıdır. Bu gerçeği ne hoşgörü, farklılıkları tahammül ne de bireylere ve toplumlara özgürlük, haklar şeklinde açıklamamız mümkündür. Bunun adı bölünmedir. Batı toplumlarında yerelin bütünle kaynaşması için mücadele verilirken bizde otuz altı etnik gruptan bahsedilerek suni ayrıştırmaların adı “ileri demokrasi “yâda “milli birlik ve kardeşlik” değil toplumu ayakta tutan bağları makasla kesmektir.

Oryantalistlerin ısmarlama sözcükleri ile toplumu tasarlayanlar her dönem olmuştur. Hedefe ulaşmak için bütün yolları mubah saymışlardır.

Bu sinsi oyuna karşı aynı silahla karşı mücadele geliştirmek zorundayız. Türk toplumunun ortak paydalarını devreye sokmak, onlar üzerinde yeniden Türk toplumunun değerlerini bu coğrafyaya nakşetmek mecburiyetindeyiz. Muhteşem bir mazisi, medeniyeti, kültürü, sanatı edebiyatı olan bu büyük milletin sosyolojik bir vaka olan mensubiyet şuurunu bütün gönüllere işlemek, Türkülerinde, ninnilerinde,  masallarında, destanlarında ve tarihinde var olan kahramanlarla harmanlamanın zamanı gelmiştir.

Türk milletin bir ferdi olmak şimdilerde empoze edildiği gibi utanç değil şeref, itibar olarak algılanmalıdır. Zihni yenilgiye düşersek asırlarca bunun sıkıntısını yaşamak zorunda kalırız.

 Muhteşem geçmişi mukadder atiye bağlayan köprü olmak zorundayız. Barbar değil büyük bir milletin ferdi olduğumuzu komplekse kapılmadan ifade edebilmenin gururunu yaşamak, Türklüğün bir şeref olduğunu kalplerimizle tasdik etmek onuruna ererek bütün alanlarda var olan boşluğu doldurmak durumundayız. İçinde yaşadığımız savaş kültür kodlarıyla gerçekleşmektedir. O halde cevabı da yine bu yolla yapılmalıdır. Ne mutlu büyük Türk milletinin bir ferdi olduğunun şuuruna erene…