BÜYÜK TÜRK MİLLETİNE 2 Abdullah ALAGÖZ

03.04.2016 09:32

Ülkemizde son günlerde gelişen olaylar siyasi parti programlarını aşarak ülkeyi değişim ve dönüşüme zorlayacak niteliğe bürünmüştür. Dünya tarihinin herhangi bir döneminde hiçbir ülke, kendi milletinin varlığını, egemenliğini dilini, vatanını, tarih şuurunu tartışmaya açmamış hele bunu ortadan kaldıracak uygulamalara hiç girişmemiştir. Ülkemizde varlığımızı yok etmeye yönelik ilkler yaşanmaktadır…

Gerçekten yeni bir dönem başlamaktadır. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Malazgirt ile vatanlaşan bu topraklarda Türkiye adı ve Türk milleti anatomi masasına yatırılmıştır. Milletlerin varlığını devam ettirmesinde genç nesillerini millet tarih ve ülke sevgisiyle donatırlar aksi durumlarda kültür emperyalizmin kucağına düşerler. Son uygulamalar bunun tersini göstermektedir. Malazgirt, İstanbul’un fethi, Çanakkale,  Dumlupınar savaşları ötekileştirici olmaya başladıysa, Türk dili, bayrağı ve marşı ayrıştırıcı kabul ediliyorsa orada Türk milletini bütünlük içinde nasıl tutabilirsiniz. Aklın, bilimin kültürün, pedagojinin yerini ihanet paketleri, bölücülük şarkılar, liboşluk hikmetleri almaya başlamıştır.

Türk milleti hiçbir dönemde bu kadar topyekûn bir saldırıya uğramamıştır. Kuvvetlerin ayrılığı ve basının dördüncü güç özelliği sadece kitapların tozlu sayfalarında kalmıştır. Rakip kabul edilen gruplar her türlü ile desise ve devlet baskısıyla ekarte edilmektedir. Siyasi iktidar mücadeleyi meşru zeminin dışına çıkarmıştır. Kendi meşruiyetini bile tartışılır hale getirmiştir.

Ülkenin bir bölgesi filli olarak ayrılıkçıların egemenliğine girmiştir. Bölücülere siyasi iktidarın verdiği destekle vatanperver insanlar terörün kucağına itilmiştir. O bölgede vatan sevgisini ifade edebilmek imkânsız hale getirilmiştir. Siyasi iktidar bu durumdan sorumludur.  Sivas’ın ötesine muhalefettin önce gitmemesi için teröre teslim eden iktidar sonrada bütünleştiriciliğini anlatmaya çalışıyor. “Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” denir bu entrikalara…

 Milli şuuru sahip kitleler, köşe başını tutan satılmış kalemler, okyanus ötesinin hikmetli sözleri ve her dönemin avukatlığına soyunun haramzade sermayedarlar tarafından siyasi iktidarla birlikte ablukaya alınmışlardır.

Ülke dört bir yandan emperyalist ve onun yerli işbirlikçileri tarafından çok yönlü saldırıyla karşı karşıyadır. Bu kahpe saldırıya dur diyebilmek ve Türk’ün mührünü aziz vatan topraklarına yeniden vurabilmek için dün kurtuluş savaşında olduğu gibi yeni bir ruha her zamandan daha çok ihtiyaç vardır. 

Mücadele, Türk milleti ile onu yok etmek isteyenler arasında olmaktadır. Mücadelemiz, Türk milletini arkamıza almakla milli refleksi kuvayı milliye ruhu gibi yeniden canlandırmakla mümkün olacaktır. Görünürde var olan hiçbir kurum ya da kuruluş bu görevi yüklenecek ne misyona ne de vizyona sahiptir.

Türkiye üzerinde oynanan oyunu siyasi partilerin programlarıyla değerlendirme gibi bir hataya düşmeden siyasi partileri aşan milletin bekasını yok etmekle görevli bir zihniyette karşı olduğumuzu anlamak ve ona göre hareket zorundayız.

Yeni bir ruh ve yeni bir tavır ile vatan sathında milli refleksi uyandırmalıyız.  Ürkek , tembel, korkak ve toplumun dinamizmini anlamayan asalakların bu kutlu yürüyüşte yeri olamaz. Türk’ün asaleti,cesareti vatan sevgisini hesaplayamayan, muhtaç olduğu kudrettin damarlarındaki asil kanda mevcut olduğunu fark edemeyenlerin ,Türklüğün bir şeref olduğunu ruhlarında hissedemeyenlerin, ülkenin her karış toprağını arşın arşın basmayanların kutlu yürüyüşte yeri yoktur.

Türk milleti yeni bir Ergenekon’a yelken açmak zorundadır. Bütün kahpe oyunları, prangaları kıracak güç ve iradeye fazlasıyla sahiptir. Yeter ki titreyip kendine gelsin. Bize Türksüz bir dünya vaat edenlere “Türksüz bir dünya düşünmektense bir Türk için bütün dünyanın infilak edilmesinden” yana olduğumuzu tavır ve fiillerimizle haykırmak zorundayız.  Ne mutlu Türküm diyene.