ÇÖZÜM SÜRECİ VANDALLİZM İLE SONUÇLANDI Abdullah ALAGÖZ

03.04.2016 09:35

Ülkeler milli politikalarını geliştirirken sosyolog, sosyal psikolog, siyaset bilimci gibi birçok alanda uzmanlaşmış bir ekiple çalışmak ve paradigmalarının olumlu yönü kadar zayıf halkalarını da hesaba katmak zorundadırlar. Oysa bizimkiler “aşiret mantığı” ile “ben yaptım oldu” zihniyetini devreye alırken ülkeyi de ateş girdabına soktular.

Aidiyetsiz, tarihsiz milletlerin yaşayamayacağını ne yazık ki bu bilimlerle uğraşan uzmanlardan dahi öğrenme yoluna girmeyenler şimdi ektiklerini yani “yeni Türkiye” hasadını biçmeye başladılar. Sokaklar, evler, arabalar, işyerleri, bankalar yanıyor. İl ve ilçelerde sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. PKK uzantısı parti halkı isyana davet ediyor, PKK’ya yakınlık duymayan insanlar saldırıya uğruyor, katlediliyor. İlgili mercilerde ses yok.

Yakılan yıkılan yerler, talanlar, hırsızlıklar, uyuşturucu kaçakçılığı, toplu taşıma araçları itfaiye araçları ambulanslar, ağaçlar çiçekler kaldırım taşları dershaneler, okullar, bayraklar, büstler yakılıyor. Yapanlar BDP ve güruhu.

Polis gücü yetersiz kalıyor, ordu kışladan dağlık alana PKK ile mücadele etmeye değil şehirlerdeki PKK’lıları etkisiz hale getirme görevini alıyor. Yıllardır orduyu kışlaya, polisi karakola hapseden zihniyet, analar ağlamasın edebiyatı ile terörü potansiyel tehlike haline getirdiler. Şimdi ise hedefledikleri çözüm sürecinin meyvelerini topluyor olsa gerek!

Ortadoğu bataklığında bir huzur limanı görevini gören modern Türkiye’yi beğenmeyen siyasi iktidar, “Yeni Türkiye” iddiası ile toplumun karşısına çıktı. Yeni Türkiye, ülkenin kurucu gücü ve felsefesi olmak üzere hepsinden intikam alma duygusu üzerinde şekillendi. Milli ordusu, polis gücü, yargısı, bürokrasisi bir tehlike, engel olarak görüldü. Bunları Hallaç pamuğu gibi savurarak etkisizleştirdi. Basını da demokrasilerin tartışılmaz dördüncü gücü olmaktan çıkararak hükümetin halkla ilişkiler birimi haline getirdi.

Muhalefet ve sivil toplum örgütleri ülkede olanları ne halka anlatabilme ne de uçuruma gidişini ifade edebilme imkânı bulabildi. İletişimin bütün kaleleri hükümetin eline geçmiştir. Muhalefet partileri de bu olumsuzluklar karşısında tek seçenek olarak halka inme, halkla bütünleşme yolunu değil basit ve sınırlı imkânlarla basın açıklamalarıyla durumu maalesef geçiştirdiler.

Gelinen nokta itibariyle hükümetin tutarlı dış politikası olmadığı gibi bizi en çok etkileyen ülkeyi şekillendirme projelerinin iflasla noktalanması ve bölücülüğün isyan aşamasına gelmesi hadisesidir.

Bugün itibariyle Çözüm süreci Vandalizm olarak sonuçlanmıştır. Hiçbir değere, düzene, kuralla inanmayan güruh hareketinin adını Kürt sorunu diyerek Türk milletine yutturmaya çalıştılar.

Modern hayatı, düzeni sağlayan ne kadar unsur varsa hepsini yerle bir eden PKK ile Suriye-Irak’ta savaşan İŞİD arasında hiçbir fark olmadığı milletimizce de görülmüştür.

Çözüm sürecini hükümet bu güruhla gerçekleştirmektedir.  Kimse bunun aksini artık iddia edemez. Bebek katili, Milletvekilleri, il başkanları, kandil ve belediye başkanları bu olayları başlatıyorsa bunun adı provokasyon değil isyan teşebbüsüdür.

Yaşanan olayları bir grubun “kendini bilmez” hareketi olarak algılama gafletine inşallah düşülmez. Başta bebek katili olmak üzere siyasi temsilcisi HDP/BDP, yerel belediye başkanlarının, il başkanlarının ve kandil uzantılarının emriyle gerçekleşen organize hareket olduğunu basın-yayın yoluyla yaptıkları açıklamalardan anlıyoruz.

 Olayların devam ettiği bu saatlerde PKK’nın Kürt vatandaşlarımızın savunucu, sözcüsü, temsilcisi olmadığı ortaya çıkmıştır. Hükümet, çözüm süreci adı altında bir bölgeyi PKK’nın insafına bırakarak orada kökleşmesine, PKK’ya ve bölücülüğe prim vermeyen vatandaşlarımızın da iradesini PKK’ya teslim edilmesine sebebiyet vermiştir.

Hükümet birçok yanlışı aynı anda yaparak ülkeyi içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Yeni Türkiye saçmalıkları Vandalizm’e dönüşmüştür. Türk milletini ortadan kaldırma projesi olan çözüm süreci iflas etmiştir. Ortada Kürt sorunu değil olsa olsa insan hakları sorunu olarak hem de bütün insanlarımız için geçerli bir anlayışı etnik temele dayandırarak ülkenin temellerine dinamit atmıştır.

Bölücülüğün çıtasını yükselterek hiçbir cumhuriyet hükümetinin yapmadığı bir enkazı Türk milletine miras olarak bırakmıştır. İster bu hükümet isterse gelecek hükümetler bu problemle uğraşmak zorunda kalacaktır. Mirasçısı da AKP hükümeti olarak tarihe geçecektir