DİNİMİZİ MOLLALAR ÖĞRETECEKMİŞ. HADİ HAYIRLISI Abdullah ALAGÖZ

03.04.2016 09:39

Cemaatler, tarikatlarla ilgili tartışmaların gün yüzüne çıktığı bir dönemde hükümetin Doğu ve Güneydoğuda Molla “mele” adı verilen ve nasıl bir eğitim aldıkları, neyi bildikleri bile bilinmeyen insanlara yetki vererek ülkenin en hassas kurumunda istihdam etmeyi düşünmeleri şaşırtıcıdır. Bu bölgede bireyleri hür iradeleri ile baş başa bırakacaklarına yozlaşmış olan mollalığı tıpkı aşiret gibi daha da pekiştirerek o bölge toplumsal değişmenin en az iki yüzyıl gerisine itilecektir. Yazık…

Bu ülke beşik ulemasından müneccimliğe kadar birçok olayı yaşamıştır. Tarih bu noktada toplumsal hafızamızdır. Aşiret ve şeyhlik ya da mollalık adını verdiğimiz yapı da demokratikleşemeyen toplumlarda toplumsal düzeni sağlamakla kendilerini sorumlu kabul eden unsurlardır. Bölgede molla, bilgili olan kişi anlamında algılanmaz; olağanüstü özelliklere sahip ruhani bir lider olarak algılanmaktadır.

Böyle bir anlayışın iki yönden sakıncası vardır:

1.Demokratikleşmeye engeldir. Zaten aşiret, ağalık ve şeyhlik gibi yapıları aşamadığımız için bir türlü bölgedeki insanlarımızla irtibat kuramıyoruz. Bu yapılar, yazılı kuralları tanımadığı gibi bölgede devletin otoritesine ve bireye inmesine, bireyle muhatap olmasına karşı hep engel olmuşlardır. Bunun en somut örneğini seçimlerde görmekteyiz.

2.İslam dinini doğru algılamamıza ve uygulamamıza engeldir. Bilmek farklı bir şey, onu öğretmek çok daha farklı bir şeydir. Ülkemizde İslam’ı öğretebilmek, bu yetki alanında eğitim görmüş İlahiyat mezunlarına verilmiştir. İlgili fakültede dini öğretimin yanı sıra eğitimini de almıştır. Bütün bunları devre dışı bırakıp bu kadar yetişmiş insanımız varken nerede okuduğu, ne okuduğu, bilgi seviyesinin ne olduğu bilinmeyen kişilere sadece popülist politikalar uğruna yetki verirsek her şeyden önce dinimize saygısızlık yapmış oluruz.

Eğer insanları hür iradeleri yerine onları şeyhlik ya da aynı fonksiyona sahip olan mollalığa terk edersek orada ne bireysel özgürlük olur ne de sağlıklı bir dini eğitim kalır. Nasıl bir dini eğitim aldıkları beli olmayan ve pedagojik formasyona sahip olmayan kişilere insanımızı nasıl teslim edeceğiz? Mehmet Akif “Doğrudan Kuran’dan alıp ilhamı/ Asrın idrakine söyletmeli İslam’ı” derken hangi tehlikelere işaret ediyordu acaba?

İleri demokrasiye geçtiğimizin yankılandığı bir dönemdeyiz. İlginçtir ki; Ortaçağ yapılarıyla düzeni ikame etmeye çalışıyoruz. Bu çelişkinin izahını yapmak mümkün müdür? Bu davranış, insanoğlunun aklıyla geliştirdiği en ideal sistem olan demokrasiden geriye dönüştür. Aklın, bilimin, mantığın kabul edemeyeceği iptidai bir bakış değil midir?

Cumhuriyetle başlayan milletleşme sürecimize de bu anlayış ket vuracaktır. Zira millet değil küçük gruplar, aşiretler, şeyhler, mollalar egemenliği devreye girecektir. Bir yandan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ibaresi içi boşalmış bir söz haline gelecek diğer yandan dini değerlerle oynanarak toplumsal intihar beraberinde getirilecektir. İnşallah bunlar gerçekleşmez ve bizde bu tereddütlerden kurtuluruz.