Düşünüyorum Öyleyse Travmadayım Abdullah ALAGÖZ
Ülkemiz insanı, kavram terörü ile karşı karşıyadır. Önce zihinlerde hafızayı linç ettiler, akabinde zihni yeniden tasarlayarak akla,reel hayata ve bilime aykırı ne varsa birer dogma olarak kabul ettirmektedirler. Bu peşin kabullerle oluşan dogmaları kabul ederseniz üzerinde yorum yapma hakkınız doğabiliyor yoksa linç kampanyası ile karşılaşırsınız.
Bu yaklaşım sonucunda sağlıklı bir zihinden bahsetmek imkânsız hale geliyor.Yazarı ,düşünürü,sıradan insanı herkes bu propagandanın mağduru halini almıştır.
Elit ya da avamın kullandığı bütün kavramlar anlam değişikliğine uğramışsa,kullanılan kavramların gerçek tanımından çok konjonktüre göre değerlendiriliyorsa bu kavram kaosundan sağlıklı öncüller ile bir sonuca nasıl varılabilinir sorusu zihinlerimizi zonklatmaktadır.
Mantığın temel ilkelerinden özdeşlik ilkesi devre dışı bırakılmıştır. Kavramlara istenildiği kadar anlamlar yüklenmekte ve yeri geldiğinde bu anlam değişikliği daha da farklılaşabilmektedir. Sosyal bilimlerde zaten sıkıntılı olan kavram konusu daha da içinden çıkılmaz bir hal almıştır.
Politize edilmiş bürokrasi ve pragmatist ruha bürünmüş fertlerden oluşan bir cemiyet içinde düşünen insanın ruh hali nasıl açıklanabilir,hayalleri, hedefleri, beklentileri zihninde nasıl bir travma oluşturur,Bunu hiç düşündünüz mü?
Önceleri bu milleti dış görünüşü ile tasarlayan “beyaz Türkler” vardı . Şimdilerde durum değişti. Zihinleri kontrol eden ve yeniden şekillendiren dış destekli bütün renkleri içinde barındıran bir heyula vardır. Biçimsiz ,renksiz, yönsüz velhasıl belirsiz ama Türk düşmanı bir yığın…Türk demek ya da Türk milleti demek ırkçılık oluyormuş ama Kürtçülüğü yüksek perdeden dile getirmek ,birlik ve kardeşlik projesinin gereği oluyormuş. Ya bu insanlar muhakemelerini kaybetmiştir ya da bizimle alay ediyorlardır.
Siyasi irade vasıtasıyla anlam değişikliğine uğramış kavramlardan birkaç örnek verelim;
Savaş çığırtkanlığı birleşmenin adı olmuş,
Bölücülük, kardeşlik olarak algılanıyor,
sokakları ateşe vermek masum çocukların özgürlük savaşı oluyor,
kandildeki teröristleri sevmeyen insan olmuyor,
bebek katili, Koca Türkiye cumhuriyetinin müzakeredeki baş muhatabı oluyor.
Genel kurmay başkanı terör örgütünü kurucusu oluyor,
Asker, polis katleden teröristler mahkemelerde askerlere karşı gizli tanık oluyor…….
Velhasıl daha devam etsek herhalde bir ansiklopedi hacminde yazı çıkar.
İnsanlar kavramlarla düşünür. Kavramları anlaşılamaz hale getirirsek düşünme ,muhakeme yerini gündelik safsataya bırakır. İçinde yaşadığımız durum ve Türk kamu oyunun hali de böyledir. Düşünen muhakeme eden değil egemen güçlerin hoşuna giden yalan yanlış hatta ihanet kokan kavramlar itibar görmeye başladı.
Türk tarihinin hiçbir döneminde Türk devletlerinden herhangi birine Türklüğünüzden vazgeçin denilmemiştir. Düşman cephe savaşlarında bile Türk milletinden bu kadar radikal ve kendini inkâr edici tavizler istemeyi hayal edememiştir. Türk vatanında, Türk milleti ve Türk devleti kavramları ayırımcılığın sembolü haline getirilmektedir. Bu ruh hali akıl tutulmasının ötesine geçmiştir.
Türk milleti sözü bu milletin meclisinde dahi yüksek sesle dile getirilemiyor. Marksist ,sözde İslamcı,bölücü,liberal ve okyanus ötesi cenah koro halinde Türklükle ilgi her türlü kavramı alerjik bir hastalık şeklide algılamaya ve topluma o şekilde zehirlerini enjekte etmeye başladılar.
Bu gidiş hayra alamet değildir. Türk coğrafyasında düşünen her insan bu saçmalıklar karşısında zihni olarak çıldırma noktasına gelmiştir. İnancın, aklın, bilimin kabul edemediği ama bu heyula diyebileceğimiz yapı, ütopyasını bu millete dikte ettirmeye devam ediyor. Düşünen her insan bir bu travma karşısında zihni deformasyona uğramamak için çabalıyor. Allah, sağlıklı ve doğru düşünen bir zihin açıklığı versin…