KAVRAMLARA SIĞINAN MANKURTLARLA OLMAYACAĞIZ!

01.07.2016 00:40

Gerçekleri ters yüz etme adına kavramlarla sarılanların gerçek yüzlerini deşifre etmek zorundayız.

Ülkücü hareket adına ülkücü iradeyi yok etmekte kararlı olanların arka planda sakladıkları niyetlerini açığa çıkarmak ve hataya düşmemek için ülkücü literatürde çok kullanılan kavramların anlamlarını ve misyonlarını bir daha açıklama ihtiyacı hâsıl oldu.

Kavram kargaşasında sakın boğulmayalım. Çoğu zamanlar kavramların içini boşaltarak yada olmadık anlamlar yükleyerek asıl maksadın dışına çıkıldığını fark bile etmeyiz. Bugün yaşadıklarımız gibi…

 Son günlerde ülkücü hareket kendi içinde algı şokuna tabi tutulmaktadır. Bu şokları çok ilkel felsefi temeli olmayan kavramlarla gerçekleştirdiklerine şahit olmaktayız. Tarih  ve camiamız böylesi ilkel iftiralara dayalı algı şoklarını not etmektedir.

Bu şokları bir kaç madde ile özetlersek herhalde maksadımız daha net anlaşılır.

1. Ülkücü hukukundan bahsetmeye çalışırız ve bunu herkes kabul etmektedir. Oysa ülkücü hukukunda dava arkadaşlarına her türlü çamur atmayı reva görme, onu en rezilce yaftalarla suçlama yapılırken ses çıkarmayanların ülkücü hukukunu ağızlarına alma hakları olamaz. ÜLKÜCÜ HUKUKU koltukları koruma, camiaya hakaret etme ve ülkücü iradeyi yok sayma gibi ihanet derecesindeki anlayışların aracı değildir olamaz.

2.Ülkücü hareketin tek kutsalı ve vazgeçilmezi DAVASI iken davanın da içini boşaltıp onun yerine lider seviciliği ve üç harfe indirgedikleri MHP’yi koydular. Bu ilkel zihniyette  kutsallarımız dediler.

Oysa ne lider ne de parti davanın yerine geçen kutsallar değildir. Her ikisi de davanın gerçekleşmesini sağlayan sadece ARAÇLARDIR.

3. Her ülkücü MHP'li olmak zorundadır gibi ne aklın ne bilimin ne de öngörünün kabul edemeyeceği bir dayatmayı da kutsallaştırma yoluna gittiler.

MHP; Ülkücü hareketin dünden bugüne birçok acı-tatlı anısının olduğu siyasi yönde temsilini sağlayan kuruluştur. MHP ülkücü vicdanda literatürde anılarda çok önemlidir ama fonksiyonunu yitirmişse sıradan organizasyonlardan bir farkı kalmaz. O kuruluş vasfını yitirirse sadece üç harften ibaret olur. Ülkücü yine ülkücü olarak varlığını devam ettirir.

4. Özgürlük ve irade; bireyi birey yapan en temel unsurdur. kültürümüzde insanın eşrefi mahlukat olmasını sağlan bir melekedir.  

Özgürlük bireyin hiçbir baskı altında kalmadan karar verebilme gücüdür. Eğer kararınızı kendiniz değil birileri sizin adınıza veriyorlarsa siz birey değil sadece yer kaplayan sıradan bir kütlesiniz. İradeniz yoksa aslında sorumluluğunuz da yok demektir. O halde özgürlük ve irademizi birilerinin arzuları için devretmemeliyiz. “SİZİN YERİNİZE BİZ DÜŞÜNÜYORUZ” diyen ve adeta skolastik batı çağının papazlarını çağrıştıran yaklaşım bizim insanımıza hele ülkücü şahsiyette hiç dayatılamaz.

5. Açıklayamadıkları konulara GRİ ALANLAR, EFSUNLU YAKLAŞIMLAR yükleyerek “sizin bilmedikleriniz var” gibi absürt gerekçelerle asıl maksatlarını ve gizli gündemlerini bu ambalajlanmış kavramlar ile gerçekleştirirler. Açık-seçik olmayan ve anlaşılamayan hiçbir bilgi ya da  vaat ne bizleri bağlar ne de bizim için doğruluk değeri vardır.

6. Dava arkadaşlarına yaftalarda bulunanların asıl amaçlarının gizli gündemleri ya da gizledikleri bir durumun olduğunu bu gündemlerini, ya da durumu saklama adına hezeyanlara başvurduklarını unutmayalım. Hezeyanları, halüsinasyonları gerçeklermiş gibi ifade edip kitlemizde kanaat oluşturma çabaları mankurtluk gereğidir.

Sonuç olarak, ülkücü; davasının literatüründe geçen kavramların tanımını, sınırını ve ona yüklenen tarihi manayı çok iyi bilmek ve ona göre tavır takınmak zorundadır. Ülkücü; davasıyla özdeşleşmiş bir karakter abidesidir. Ülkücü; davasını hakim kılmak, arzuladığı nizamı gerçekleştirmek için liderini de organizasyonlarını da vücuda getirme imkan ve kabiliyetine fazlasıyla sahiptir. Ülkücü emir alan değil emir veren yönlendirilen değil yönlendiren reaksiyoner değil aksiyoner bir kişiliğe sahiptir.

Allah; bizleri bu vasıflara sahip ve mankurtların bütün tuzaklarını yerle yeksan eden ülkücülerden eylesin.