MHP’Lİ MUHALİFLER NE YAPMAYA ÇALIŞIYOR?

06.07.2016 20:57

Muhaliflerin adı basın- yayında duyulduğu andan itibaren başta mevcut MHP yönetimi olmak üzere havuz medyası, AKP iktidarı ve Beştepe gibi bütün güçlerin saldırısına uğradı. Bazen paralelci, PKK’lı, Marksist bazen de hain, ajan, satılmış ve meczup gibi nitelemelere dayalı hakaretlere uğradı. En çokta Meral Hanım şahsında bu kara propaganda şekillendi.

Bu kadar gürültünün koparıldığı, insanların haysiyet ve şerefleriyle oynandığı linç kampanyasına tabi tutulan Meral hanım ve arkadaşlarının konumu, Türk milliyetçiliğine ve ülkücü harekette bakışı, Türk milliyetçiliğine yüklediği anlam ve hedefleri nedir sorusuna tek tek cevap vermeye çalışalım ki muarızların niyeti, kurdukları kirli tuzaklar ve hangi mahfillerle işbirliği içinde oldukları herkes tarafından özellikle ülkücü camia tarafından daha net görülsün.

Türk milliyetçiliği dünya görüşü bir aksiyoner hareket iken Sayın Bahçeli’nin genel başkanlığı ile içine kapanan, Ülke gündeminden kopan ve ülkücülerin giyim -kuşamlarıyla ilgilenen, sokağa çıkmasını bile çok gören arkaik bir zihniyet maalesef genel politika halini aldı. 

Türk milliyetçiliğinin halka açılan bütün kapılarını Sayın Bahçeli sistematik bir şekilde kapatarak büyümeyen, iktidara yürümeyen, sadece kontrol altında tutulan bir hareket olmasını hedeflendi. Bu kanalları defalarca dile getirdiğim için bir daha tekrara düşmek istemiyorum. Ülkücü sivil toplum örgütlerini ya kapattı ya da işlevsiz hale getirerek genel merkeze bağlı tabela örgütlerine dönüştürdü. Basın –yayın alanından fikir partisi olmasına rağmen tamamen çekilerek paralı kalemşorların çıkardığı ve bir okul gazetesi seviyesindeki malum gazeteleri ile Türk milletinin gündemini değil camiasını yönlendirme derdine düştü.

Potansiyeli yüksek, donanımlı ülkücüleri teşkilatlardan, partiden ekarte ederek biat eden, niteliksiz yığınların partisini vücuda getirdi.

Girdiği bütün seçimleri kaybetmesine rağmen seçim sonuçlarını bir defa dahi masaya yatırarak sebepleri üzerinde durmadı. Bahçeli için MHP’nin iktidar olma gibi bir amacı yoktu. O sadece partiyi ve camiayı kontrol etmekle görevli bir genel başkan olarak politikalarını belirlemişti.

Bütün bu olumsuzluklara karşı sürekli tabandan yükselen tepkiler Haziran ve Kasım seçimleriyle tavan yaptı. Mevcut yönetimin artık bu camiayı yönetemeyeceği, yönetme ehliyetine sahip olmadığı kanaati camianın büyük ekseriyeti tarafından kabul gördü.

Muhalifler dikta rejimlerinde ancak görülebilen parti tüzüğünü değiştirerek işe başlama ihtiyacını duydular, toplumda ve camia da da değişime olan ihtiyaç kamuoyu anketleriyle de ortaya çıktı. İşte bu şartlarda birçok aday gibi Meral Hanım ve arkadaşlarının da sürdürülemez durumdan kurtulmak için alanlara çıkmalarına sebep oldu.

Meral hanım toplumda değişimin adeta vazgeçilmez simgesi halini aldı. Altan gelen teveccüh başta Beştepe, AKP olmak üzere onların sivil toplum örgütlerini ve MHP yönetimini telaşa soktu. Alta oluşan bu kasırga bütün başat güçlerin kazanmış olduğu mevzileri sarsmaya başladı. Tepki de aslında bu sarsılan mevzileri koruma telaşından kaynaklandı. Meral hanımın başını çektiği değişim hareketini yok etmek başarılamazsa itibarsızlaştırmak en büyük hedefleri halini aldı.

Meral hanım ve ekibi ne istiyor sorusuna defalarca cevap vermelerine rağmen bilindik çevreler hakaretlerle linç kampanyalarını hızlandırarak devam ettirdiler. Bugün bir daha kısa- net cevaplarla bu değişim hareketinin amacını bir daha vurgulamak istiyorum.

1.Türk milliyetçiliği tarihteki asli özelliğine yeniden dönüşerek aksiyoner Türk milliyetçiliği hüviyetini kazanacaktır.

Türk milliyetçiliği zihniyet devrimi ile toplumun ve asrın idrakine yeniden güncellenmiş haliyle toplumun bütün katmanlarını kuşatan bir yaklaşımla kendini yenilemek zorundadır. Üsluptan söylem tarzına, problemlere yaklaşım yöntemlerine kadar her konuda projesi olan ve alternatifler sunan bir Türk milliyetçiliği…

2.Türk milliyetçiliğinin kaynağı bilinmeyen mahfiller değil sadece Türk milletidir. Türk milliyetçiliği sivil, demokrat, muhafazakâr, katılımcı, özgürlükleri ve insan haklarını esas alan bir temel üzerinde yeniden inşa edilecektir. 

3. Cumhuriyetle başlayan ancak AKP iktidarları ile sonlandırılan milletleşme sürecini yeniden tamamlamaya çalışmak. Türk milletinin egemenliğini,  cumhuriyeti ve kazanımlarına yeniden işlerlik kazandırmak.

4.Biat eden değil düşünen, sorgulayan, fikri hür vicdanı hür bir neslin ilmin ışığında yeniden yetiştirilmesini sağlamak.

5.Partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Dolayısıyla partiler demokrasi ile ancak var olabilirler. Partilerde özellikle MHP’de parti içi demokrasiyi hakim kılmak, yönetenlerin görev yetki ve sorumluluklarının demokrasinin ruhuna uygun şekilde yeniden belirlenmesini sağlamak. Parti de tabandan tavana iradenin yeniden şekillenerek demokrasinin içselleştirilmesini sağlamak. 

6.Genel başkan, milletvekilleri ve belediye başkan adaylarının belirlenmesini sağlayan katılımcı bir yönetim anlayışıyla istişare kurulları ve delegenin tercihinin geçerli olacağı bir yapıyı oluşturmak.

7.Türk milliyetçiliğinin iktidara yürümesi için başta fikri çalışmalar olmak üzere halka inen bütün kanalların ( kurultaylar, seminerler, konferanslar ve kitle iletişim araçları dahil olmak üzere bütün kanallar)yeniden kurulması.

8. Türk milliyetçiliği fikir sistemi kadar teşkilatları da aksiyoner bir ruha sahip olup bütün vatan sathında davasını, amacını aziz milletimize anlatarak geleceğin milliyetçi Türkiye’sinin gerçekleşmesini hedeflemektir.

9. Ekonomiden, siyasette, eğitimden, sağlığa, güvenliğe, teröre ve dış politikaya kadar sadece bilim ve istişarenin hakim olacağı bir paradigmayı gerçekleştirmek.

Daha da sıralayacağımız bu isteklerin hangisi aklın, bilimin ve davanın aleyhine isteklerdir. Aksine aksiyoner bir dava da olması gereken kurallar manzumesidir. Hal böyleyken bu olması gereken isteklerde bulunan ülkücüleri Balgat’ın tapınakçıları her türlü hakaretle, kaba kuvvetle bastırma  yoluna gidiyorlar. Hiçbiri şunu diyemiyor” Balgat tapınakçıları şu projeyle toplumun karşısına çıktılar?”

Projesi olmayan, iddiası olmayan, atalet halini almış miskinler topluluğu aksiyoner bir davanın savunucusu olamaz. Muhalifler; bu kaygılarla yola çıkan ve alternatifleri sunanlar davaya gönül ötesi canını vermiş şahsiyetlerdir. Onların ne ülkücülüğünü ne de niyetini kimse sorgulayamaz. Yıllardır Türk milliyetçiliğini bitirmekle görevli olanların ülkücülüğü ağızlarına bile alma hakları yoktur.