MUHALİF ÜLKÜCÜLER NE İSTİYOR?

09.10.2016 19:24

 

 

Son yıllarda ülkemizde algı operasyonlarından dolayı hiçbir olayı kendi şartları içinde analiz edemez olduk. Ortada bir olgu varken onun üzerinde fikir yürüteceğimize onun sanal düşmanlar tarafından nasıl ortaya çıkarıldığı paranoyalarıyla ya zaman harcadık ya da bizi kandırarak harcattılar. (“Kandırıldık” güncel, bukalemun bir kavram bu arada)Yalanların, riyakârlıkların, entrikaların ve ihanetlerin içinden doğruları cımbızla çıkarmaya ve onu haykırmak için nefes alacağımız bir yol bulmaya, ışığı görmeye çalıştık, çalışıyoruz.

MHP içinde bir kongre meselesi ortaya çıktı. Bu durum sadece MHP’yi ilgilendiren rutin bir konuydu. Öyle olmadı. Olayın muhatapları MHP’den çok havuz medyası, AKP ve Beştepe oldu.  Kongre isteyenler dışarıdan ithal edilen prensler değil Sayın Bahçeli’yi seçen partinin delegeleriydi. Aday olarak öne çıkanlar yıllarını bu davaya adamış ya da parti içinde en üst noktalarda görev almış camia ve toplumda sevilen, sayılan şahsiyetlerdi.

Olmadı. Adanmışların, uğrunda hayatlarının baharında kara toprağa düşenlerin, Türkiye sevdalılarının değil de kurumlarını işgal eden yeni bir zihniyet çıktı karşılarına. Yeni ve sinsi olan bu mankurt zihniyet, ikbal oyunlarıyla, operasyon hareketleriyle ülkücü hareketi ve Türk milliyetçilerini bitirmekle, camiayı yok etmekte kararlıydı. Konuştukları dil, tutturdukları üslup bizim dilimize, üslubuma, vicdanımıza aykırı ve inciticiydi. Halen yaşadığımız durum bu.

Türk milliyetçileri, kendi siyasi partileri içinde nefes alamayacak hale getirildi. Ülkücüler canhıraş şekilde nefes almanın, çözüm yolarını araştırmanın derdine düşerken birileri onlar hakkında ölüm fermanı yayınlamaya başladı. Oysa ülkücüler, seçimlerdeki hezimetleri, Politik yanlışları, antidemokratik uygulamaları, adam kayırmaları ve dahası camiayı, davayı bitirecek hamleler eleştiriyordu.

Türk milliyetçileri, yok oluşa götürülen bu duruma karşı ülkücü duruşu sergilemek zorunda kalarak meşru zeminde hakkı haykırmaya ve yalan rüzgârlarını bertaraf etmenin mücadelesi içine girdiler. Yoksa oturup seyredecekler miydi?

Bütün bu yanlışlar tahminlere, afaki bilgilere değil seçim sonuçlarına, parti içi yanlış uygulamaların somut örneklerine dayanarak düşüncelerini açıklıyorlardı. Gayeleri ne ikbal ne de statüydü. Sadece camianın iradesinin gerçekleşmesini istiyorlardı. Hepsi o kadar. Çok mu imkânsız bir istek ya da hukuka, ahlaka ve genel teamüllere aykırı bir durum muydu?

80 vekil ile seçime giriliyor vekil sayısı 40’a düşüyor. Oy oranında %25 kayıp yaşanıyor. Bölücü örgütün altına düşen ve Türk milliyetçiliğini temsi ettiğini iddia eden bir parti de bunlar yaşanıyor. Türk milliyetçiliğini temsil iddiasında bulunmak ve bölücülerin altına düşmek…

Bunun izahını ne akıl ile ne mensubu oldukları davanın Türk milletini temsil ettiği iddiası bakımından savunulacak zere kadar bir tutarlılığı yoktur.

Peki, bu başarısızlıkların sebebi araştırılmayacak mı, bunun müsebbipleri hesabını vermeyecekler mi? Lider, parti politikası ya da teşkilatların bu hezimetteki payı nedir analizi yapılmayacak mı?

Muhalif dediğimiz kitle, camiaya hayal kırıklığı yaşatan bu vizyonsuz, tembel ve başka ajandası olanlara “ siz bu göreve layık değilsiniz, bize hezimetler yaşatıyorsunuz, buyurun kongreye gidelim, ülkücü iradeye müracaat edelim” dediler.

Evet, bütün tufanlar, iftiralar, hakaretler ve ihraçlar, yalan makinaları sadece bu masum ve haklı isteklere karşı yapılmaktadır.

Oysa her demokratik ülkede bunlar sıradan olması gereken demokratik haklar, istekler, teamüller ve insan olmanın bir vasfı değil mi?

 

Muhalifler,

-Parti içi demokrasiyi istiyorlar.

-Partinin bütün kuruluşlarıyla yeniden yapılanmasını, tabandan tavana irade akışının sağlanmasını istiyorlar.  

-Karizmatik özellikler atfedilen(!) otoriter lider değil demokratik lider; istişareye önem veren, parti içi kurulları çalıştıran, ortak akıl ile hareket eden, tabanına, teşkilatlarına hesap veren lider istiyor.

-Yeniden yapılanmada bütün kurallar demokrasi esasına ve ülkücü iradenin tercihine göre şekillenmesini istiyorlar.

-Türk milliyetçiliği düşünce sisteminin yeniden güncellenmesini istiyorlar. Sadece Türk milletine ve onun öncü gücü olan ülkücü harekette hesap veren, sivil, demokratik, toplumun bütün katmanlarını kuşatan, Türkiye’nin bütün problemlerine ilmin ışığında adaleti, liyakati, milli birlik ve beraberliği ile hukuk önünde eşitliği esas alan aksiyoner alternatif bir politik tercihi istiyorlar. 

 

Muhalifler kendileri için ya da birilerinin taşeronluğunu yapmak için yola çıkmadılar. Yukarıda sıraladığım gerekçelerin sonucunda yok olmamak ve Türk milletinin makûs talihini değiştirmek ve tarihin onlara yüklediği o büyük sorumluluğu yerine getirebilmek için yola çıktılar.

Muhalifler, zihniyet ve yapılanmada muazzam bir devrim yaparak Türk milletinin, Türk dünyasını, İslam dünyasının ve bütün insanlığın hasret kaldığı barışı, adaleti ve hakkaniyeti gerçekleştirmek için yola çıktılar. Birilerinin yaptığı gibi Balgat labirentlerinde sinsi oyunlar kurarak entrika üretme gibi bir dertleri olmadı, olmayacakta.