NEDEN ÜLKÜCÜ HAREKET?

17.04.2016 17:49

 

 

 

 

Ülkücü hareketi diğer siyasi anlayışlardan ayıran fark nedir, bu hareketin referans noktaları nelerdir, neden Türk ve İslam dünyasının tek kurtuluş yoludur ve buna rağmen bir türlü halktan taban bulamamasının nedeni nedir gibi sorulara bu yazımda yer vereceğim.
 

İster varlık yönünden olsun isterse bilgi noktasından bakılsın her iki durumda da ülkücü hareketin bütün dünya görüşlerinden hem farklı, orjinal hem de sağlam temeller üzerinde paradigmasını ifade ettiğine şahit olmaktayız.


Ülkücü hareketi diğer siyasi akımlardan ayıran farkın ne olduğunu bilmeden bu hareketi doğru algılamamız imkânsızdır. Zira ülkücü hareketin dünya görüşü bireyin yaratılışında var olan o muazzam ilahi denge üzerine kurulmuştur. Ontolojik olarak beden-ruh ilişkisi, insana bakışında, dünya görüşünün temellendirilmesinde ve aynı zamanda insan fıtratına uygun bir şekilde ifade edilmesinde en belirgin farkı olmuştur. Alp-Erenlik bu anlayışın vazgeçilmez kişilik özelliğinin bir bütün olarak ifade edilmesidir. Beden ve ruh ülkücüde alp ve Erenlik olarak tezahür eder. İnsanların kavimler halinde yaratılması” ilahi mesajı da sosyolojik olarak milliyetçi bir dünya görüşünün referans noktasıdır. Bu yönüyle hem dini hem de bilimsel anlamda sağlam bir temele dayanmaktadır, onu farklı ve özgün kılan da budur.


İnsan fıtratının ontoloji ve epistemolojik olarak uygun bir yapı üzerinde inşa edilmiş olması ona bir iç tutarlık kazandırmıştır. Bireyin ve toplumun mutluluğu da bu fıtrata uygun olduğu için gerçekleşmektedir.


Ülkücülük, var olanla yetinmeyen, mutlak varlığa ulaşmaya çalışan bir anlayışın adıdır. Temelde birey ve millet realitesinden insanlığa kucak açan, dünya ve ahiret anlayışını bütün olarak görür. Bu yönüyle sekülarist ve mistik anlayışlara karşı duran bir özellikte göster. Türk’ün kızıl elması, Turan ve Nizam-ı âlem ülküsü bu tutarlı yapının bir sonucudur. Sınıf çelişkisini temele alan Marksist ya da kazanma duygusu uğruna her şeyi mubah kılan kapitalist dünya görüşünden ayrıldığı gibi millet realitesini reddeden ümmetçi ütopyalardan da farklıdır.


Bütüncül bir dünya görüşü sergileyen ülkücülük bu vasıflarından dolayı diğer akımlara göre daha gerçekçi, akılcı ve insanı bütün olarak anlamaya çalışan, kucaklayan bir yapıdadır. Faşizm, kapitalizm ve sosyalizm gibi çelişkiler üzerine inşa edilmiş sistemlerin aslında karşıtı değil alternatifidir.


Ülkücülük aynı zamanda bireyi kutsal varlık kabul eden iradesini ve özgürlüğünü her şeyin üstünde tutan ve insanın eşref-i mahlûkat olmasını sağlayan, cüzi iradesi olduğu gerçeğini dikkate alan bir anlayışın adıdır. Bu özelliğiyle Allah ile kul arasına kimsenin girmesine izin vermez.


Bireyin varoluş gayesine en uygun dünya görüşü olması, şahsiyetli ve inanmış bireylerin yetişmesini de sağlamaktadır. İcazet alan, biat eden kapıkulu değil düşünen, sorgulayan, tefekkür eden bir neslin yetişmesini amaçlamaktadır.


Ülkücü hareket, herhangi bir akımın antitezi ya da tepkisi sonucu ortaya çıkmamıştır. Türk milletinin genetik kodlarından ve İslam’ın âlemşümul özelliklerinden gücünü almıştır.


Bu kadar sağlam temeller üzerinde kurulan bir dünya görüşü neden halktan karşılık bulamıyor sorusunu önce kendimize sonra bütün camiaya sormak zorundayız


Ülkücü hareketi anlamlı kılan durağanlık değil hareketlilik üzerinde düşüncesini inşa etmiş olmasıdır. “Nerde hareket ora da bereket “ sözü bu anlamda kullanılmış olsa gere. Ülkücü hareketin siyaset ve particilik anlayışını sıradan fikirsiz partilere indirgemeye kalkmak bu hareketin ruhunu anlamamak hatta yok oluşuna zemin hazırlamaktır.


Fikir hareketi ve üniversite gençliği ile başlayan bir özelliği dikkate alınırsa kesintisiz olarak gençliğin yetiştirildiği ocaklar okul görevini yapmakla mükelleftir. Dergileri, gazeteleri ile diğer siyasi hareketlerden ve partilerden farkı hemen ortaya çıkar.


Ülkücü hareket devasa potansiyeli olan okumuş aydın insan modeli ve gençlik üzerindeki etkisiyle Saiklerinden yapı olarak hep öndedir. Böylesi bir yapıyı harekette geçirmek için bütün demokratik kanalları sonuna kadar açmak bir zarurettin ötesine geçmiş olup varlığı tehlike noktasına dayanmıştır.


Ülkücü hareketin tavanı nicelik ve nitelik olarak bu camiayı sürüklemekte yetersiz kalmaktadır. Buna bağlı olarak hedef, yöntem ve vizyon yönünde ufuk açıcı hamleleri gerçekleştirememektedir. Ocaklarından yetişemeyen gençlik,  üniversitelerde sayı ve nitelik yönünden etkisiz kalmaktadır. Bunun sonucunda önümüzdeki yıllarda bürokraside ülkücü bulamama noktasına geleceğiz. Aşırı otokratik yapılaşma okuma yazma, basın-yayın kalitemizi de her geçen gün yok olma noktasına götürmektedir.


Yeniden gönül seferberliği ilan edilmelidir. Kısa, orta ve uzun vadeli hedefler belirlenerek adım adım yeniden bir heyecan ruhuna kavuşmalıyız. Ülkücü hareketin yönetim kadrosu acilen nitelik ve nicelik olarak takviye edilmelidir. Partinin gücü binalarından topluma yayılmalı milyonları geçen üye sayısı, bir milyon tirajlı gazetesi, televizyonu, kurultayları, mitingleri, seminerleri, konferansları, konserleri ile yeniden dirilişe ve iktidara yürümelidir.

 


Ülkücü irade, isterse bunların hepsi olur. Yönetimi, tabanı yeniden güven, sevgi, vefa duygularıyla kenetlenmelidir. Söz konusu vatansa inatları tepkileri, kırılmaları bir tarafa bırakmanın zamanı gelmiştir. Nefislerin ayaklar altında çiğnendiği, ülkücü ruhun tavan yaptığı günlere ulaşmak dileği ile "Ne mutlu Türküm diyene."