Osmanlıcılık - İslamcılık - Batıcılık - OSMANLICILIK (2) - Abdullah ALAGÖZ Yazı Dizisi - OSMANLICILIK

02.04.2016 20:18

Osmanlıcılık ya da yeni Osmanlıcılık akımı günümüzde bazı kesimlerin dünya görüşü olmaya, kurtuluş reçetesi olarak sunulmaya devam etmektedir.  Bu kavramların ortaya çıkış nedenleri ve amacını tarihi süreç içindeki gelişmeleriyle birlikte vermeye çalışacağız. Böylece bilgi kirliliğine son vermek kadar kavramların tanımını da yaparak istismarının önüne geçmeye çalışacağız. Öne çıkan Osmanlıcılık akımının tek amacı Osmanlı imparatorluğunu vatandaşlık bağıyla bir arada tutmaya yöneliktir.

Osmanlıcılık, “Osmanlı İmparatorluğu içindeki bütün ulusları ve unsurları Osmanlılık ruhu içinde birleştirmeyi amaçlar. 1839 yılında Gülhane Hatt-ı Şerifi'nin okunmasıyla İmparatorluk bünyesindeki tüm kavim, cemaat ve milletlerin din, mezhep ve etnik farkları gözetilmeksizin adalet, hürriyet, eşitlik ortamında beraber yaşamalarını temin etmek isteyen bir anlayıştır. ” Özgürlük, eşitlik ve adalet kavramları yabancı azınlıkların bütünleşmesini değil ayrılmalarını hızlandırmıştır. Tanzimat fermanının bir üst aşaması olan Islahat fermanı Osmanlı imparatorluğunun yıkılmasına ivme kazandırmaktan öteye geçememiştir.

Islahat Fermanı: Osmanlıcılık faaliyetlerine bakacak olursak; daha sistemli ve donanımlı bir Osmanlılık fikri çıkar karşımıza. Azınlık haklarının batılı devletler tarafından savunulmak istenmesi, kanun önünde eşitlik ve tam bir din serbestliği konularında Osmanlı üzerinde baskılar artmıştı. Tanzimat fermanıyla ortaya atılan istek ve imtiyazlar ıslahat fermanıyla Osmanlılık fikri üzerinde gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Islahat fermanı yabancıların hazırladığı ve Osmanlının imzalamak zorunda kaldığı bir fermandır.

“Osmanlıcılık fikri ilk kez ıslahat fermanında belirmeye başladı. Bu fermanla tüm ülke topraklarında bir Osmanlı vatandaşlığı kurulması hedeflenmişti. Gayrimüslimler kendilerine tanınan mali, siyasi, sosyal imtiyazlar ve batılıların desteğiyle Müslüman tebaayı geride bırakmaya başlamışlardı. Islahat fermanı Hıristiyanlara verdiği imtiyazlarla ülkede ulusların birliğini kurmaya çalışıyordu; fakat verilen imtiyazlar azınlıkların ulusçuluk faaliyetlerine destek olmuştur ve imparatorluğun yıkılmasını hızlandırmıştır.”

Osmanlıcılık: toplumu vatandaşlık bağı ile bir arada tutmaya çalışarak birliğini koruma yoluna gitmeye çalışmıştır. Fransız ihtilalı ve gelişen milliyetçilik akımları vatandaşlık bağı ile insanların bir arada tutunamayacağını göstermiştir.  Tarih şuuru, kültür birliği, kader birliği, soy birliği, dil birliği gibi unsurların devre dışı bırakılmasıyla bir toplumun nasıl parçalanacağına aslında Osmanlıcılık en güzel örnektir. AKP iktidarı bu durumun farkında mı acaba?

Ülkemizde son yıllarda özellikle AKP iktidarının temellendirmeye çalıştığı “Yeni Türkiye” anlayışı aslında Osmanlıda uygulanmış olan ve koca imparatorluğu yıkan Osmanlıcılık anlayışından farklı değildir. Her ikisinde de millet gerçeği reddedilerek bütün etnik ve dini gruplara özgürlüğü, eşitliği, adaleti getirerek bütünleşmenin sağlanacağını iddia etmektedir. Millet realitesinden habersiz, asrımızın milletler asrı olduğu olgusunun farkında olmayan anlayış, Osmanlı çökerttiği gibi böyle devam ederse Türkiye cumhuriyeti de sonlanacaktır.

Böylesi yapay görüşler kaynağını bu topraklardan almadığı gibi milli ruha aykırı olması da taban bulmasına, kökleşmesine fırsat vermemiştir. Osmanlıcılık ya da günümüz sürümü olan “Yeni Türkiye “ ütopyası Batılı emperyalist güçlerin ülkemize, insanımıza dayattığı haçlı zihniyetinin arzularıdır.

Dün Batılıların dayatmasıyla çıkarılan Tanzimat ve Islahat fermanıyla koca bir imparatorluğun parçalanmasını sağladılar. Aynı durumu Batılılar bugün AKP hükümeti ile gerçekleştirmektedir. “Avrupa birliği süreci” ile Tanzimat ve Islahat fermanlarının amaçları arasında hiçbir fark yoktur.

Osmanlı’da ambalajlanıp süslenerek topluma şırınga edilen özgürlük, adalet ve eşitlik kavramlarıyla günümüzün analar ağlamasın, çözüm süreci, aidiyetsizlik, çok kültürlülük, çok hukukluluk kavramları da dün olduğu gibi bugünde Batının dayattığı kavramların yeni sürümleri olarak karşımıza çıkmaktadır.  

Siyasi iktidar dün Osmanlıya Batılıların dayattığı eşitlik, özgürlük ve adalet kavramları yerine sözde demokrasi özde haçlı projesini devraldığı görülmektedir. Dün koca imparatorluk tarihe karıştı, Türk milleti Anadolu yarımadasına sıkıştırıldı. Son çırpınış ile istiklal savaşını kazanarak aziz vatan topraklarında egemenliğini bir kez daha pekiştirdi. 

Gayri Müslimlere Lozan’da tanınan hakları beğenmeyen siyasi iktidar, adeta haçlı ruhunu yeniden canlandırma yoluna gitmektedir. Akdamar kilisesinden, ruhban okuluna, azınlıkların eğitimini milli eğitimin dışına taşımaya, gayrimenkullerini vererek ya da tazminat ödeyerek Bizans, Ermeni Yahudi kimliğinin yegâne savunucusu konumuna yükselmiştir.  Diğer yandan Türk kimliğini ayrıştırıcı, öteleyici kabul ederek savaş açması ancak haçlı zihniyetinin yapabileceği bir tavra dönüşmüştür.

Şimdilerde “Yeni Türkiye” ütopyasıyla korkarım dün Osmanlıya Batılının yaptığı gibi bugünde AKP iktidarı aracılığıyla yaşadığımız coğrafyayı bize Endülüs yapacaklar hem de Türk milletini haçlıların özlediği ve başarmak istedikleri Anadolu’dan atma hayaline de ulaşırlar.