SÖZDE DEĞİL ÖZDE “YENİ TÜRKİYE”

03.04.2016 18:29
 “Türk-Kürt kardeştir ayrım yapan kalleştir”
 
 
 
 
 
Ortadoğu yeniden şekillenmektedir. Hesaplayamadığımız yeni oluşumlar, uydu devletçikler ile geleceğimizin ipotek altına alınması durumuyla karşı karşıya kalabiliriz. Batılı başat güçler sandığımız gibi günü kurtarmaya çalışmıyorlar. Önümüzdeki yüzyıllı şekillendirecek planlı bir operasyonu gerçekleştirme gayretindedirler. 
Türkiye yeni duruma karşı kısa orta ve uzun vadeli politikalarını uygulamaya koymak zorundadır. Görünürde Sünni Şii ve Kürtlerden oluşan bir yapıyı oluşturmaktadırlar. Bu arada emperyal güçlerin özellikle Kürt devletini kurmak için her türlü senaryoyu uygulamaktan çekinmeyecekleri de anlaşılmaktadır. 
Böylesi bir yapı sadece Ortadoğu ile sınırlı kalamayacağı, zamanla Türkiye’yi de etkileyecek problemlere yol açacağı ve bölünme tehlikesinin de doğuracağı aşikârdır. O halde politikalarımızı yeniden oluşturmak, Suriye ve Irak’ta Arap saldırısına karşı hem Türkmenlerin hem de Kürtlerin Türkiye ile bir şekilde bütünleşme yönünde politikalar geliştirmek zorundayız. Önyargılarımızdan, acılarımızdan, nefretlerimizden kurtularak önümüzdeki yüzyılın hesaplarını objektif olarak yapmak durumundayız. 
Oynanan oyunun özeti, içinde yaşadığımız yüzyılda bir Kürt devletinin kurulmak istenmesidir. Kurulacak bu devlet, İslam dünyasından değil Batılı emperyal güçlerden destek alarak kurulacak ve tıpkı İsrail gibi hep Batının himayesinde yaşayacaktır. Kurulacak devlet, İslam dünyasının kin ve nefretini üzerine çekeceği gibi Kürtler için de kan ve gözyaşından başka bir anlam da ifade etmeyecektir. 
Böylesi bizi temelden sarsacak oyunu bozarak kendi oyunumuzu devreye sokmak zorundayız. Nitekim ABD’nin Türkiye’den habersiz YDP militanlarına havadan silah yardımında bulunması insani bir yardımın ötesinde kurulacak Kürt devletine hazırlığın adıdır. Batılı emperyal güçler tarih boyunca yaptıkları aynı ikiyüzlülüğü yapmaya devam etmektedirler. Batılı dostlarımız neden iki yüzlü demek onları hiç tanımamak ve devlet hafızasından mahrum olmak demektir. 
Batılı güçlerin 20.yüzyılda başaramadıkları Kürt devletini 21. Yüzyılda kurmaya kararlı görünmektedirler. Türkiye’nin aciz içinde kalarak “bari peşmergeler Kobani’ye yardıma gitsin” tezi de kurulacak Kürt devletine hizmetten başka işe yaramayacaktır. 
  Kürtlerin son pozisyonları onları sadece Arap dünyasının değil bütün İslam dünyasının tepkisine, nefretine yol açmıştır. Batılılar Kürt devletinden çok İsrail’in güvenliğini garantiye alacak uydu bir Kürt devletini inşa etmek istiyorlar. İslam coğrafyası ikinci bir İsrail’i kaldıramaz. Dolayısıyla Batılıların desteği ile Kürtlerin devlet kuramayacakları gibi onlarsız yaşamaları mümkünde değildir. O halde tek kurtuluş yolları kader birliği yaptıkları Türk milletiyle varlıklarını devam ettirmektir.  
Kuzey Irak ve Suriye’nin kuzeyi ile Türkmen eli Anadolu’nun bir uzantısı olduğunu unutmamak gerekir. PKK’nin oralardaki Kürtler ve ülkemizdeki Kürtlerin temsilcisi olmadığını ne yazık ki hükümet bile anlayamadı. PKK’dan hareketle o bölge insanının şuan ki refleksi ne olursa olsun Türkiyesiz yaşayamayacakları ortadadır. Okyanus ötesi güçler İsrail gibi taşıma bir devleti yıllardır sırtında taşırken ikinci bir devleti taşıyamazlar. O halde haritalar yeniden şekillenirken zihnimizde oluşan paradigmaların tortularından, duygusal tepkilerden, geçmişin hatıralarından kurtularak yeni bir paradigma ile yakınımızla, hinterlandımızla bütünleşelim. 
Türkiye, Kürt vatandaşlarımızı korumak, onları sınırlarımızla bütünleştirerek yeni bir sinerji oluşturabilir. Birileri şöyle diyebilir “orayı bize yediremezler.” ABD destek vermeseydi Erbil düşecekti. Düşünün Erbil düşseydi Kuzey ırak sınırları içinde yaşayanların tamamı güneye değil Türkiye’ye gelirdi.
Birileri haklı olarak şuan ki iktidarın öngörüsüz politikalarıyla olmaz diyebilirler. Bölgede köklü değişikliğe doğru gidilirken devlet geleneği, tarihi devamlılığı ve o bölge insanı ile kader birliği olan ülkemizin bundan kaçınması da imkânsızdır. İktidar istese de istemese de şartlar bizi o noktaya götürmektedir. 
AKP iktidarı bölücülük konusunda hem yanlış kararlar vererek hem de bölücülerle pazarlık masasına oturarak hayati hata yapmıştır. Din kardeşliği anlayışını ütopyaya dönüştüren AKP hiçbir kuvvette baş vurmadan, terörü bitime, İslam coğrafyası ile birleşme gibi absürt ve bir o kadar da Türk milletinin varlığını tehlikeye atan girişimleri ile ülke uçuruma doğru gitmektedir. Güney doğuda vatanperver Kürt ve diğer insanlarımızı PKK baskısı karşısında yalnız bırakarak o insanlarımızı bilerek terörün kucağına itmiştir. 
AKP iktidarıyla ne Türkiye’deki problemleri çözebiliriz ne de çevresinde olup bitenler konusunda tutum sergileyebiliriz. Zihni karışık, Kürt vatandaşlarımızı değil PKK’yı muhatap alan, sıradan kürt vatandaşlarımızı da PKK’lı yapmak için çabalayan, devlet geleneğinde, hafızasından ve tutumundan habersiz AKP, Türkiye’yi bütünleşmeye değil ayrışmaya ancak götürebilir.  
Milliyetçi –Ülkücü camia da böylesi bir yaklaşıma hazır olmayabilir. PKK’nın insanımızın zihninde oluşturduğu sarsıntıyı önemsemiyor değiliz. Ama milletlerin tarihi yürüyüşlerinde badireler fırsatlara da dönüşebilir. Kobani’de Erbil’de,Telafer’de, Tuzhurmatu’da bizim anlayışıyla yeni bir ruh coşkusunu oluşturabiliriz. Türk milliyetçileri geniş ufuklu bugünü değil geleceğin Türkiye’sini ve Turan ülküsünü düşünerek politikalar geliştirmek ve iktidar olmak zorundadırlar. 
Türkiye’nin demokrasiyle yönetilmiş olması, sosyal hareketliliğin çok hızlı olması, bütün vatandaşların her bölgede ikamet etmeye devam etmiş olması, gruplar arası hızlı etkileşim, sosyal yapıdaki dikey ve yatay hareketlilik Kürtçülük tehlikesinin zaman içinde ortadan kalkacağının da işaretidir. Dolayısıyla böylesi bir bütünleşme ayrışmayı değil sinerjiyi oluşturur. 
Demokrasinin bütün unsurlarının hayata geçtiği ve insan haklarını evrensel değerler olarak kabul edildiği devlet anlayışından başta Kürt vatandaşlarımız olmak üzere kimsenin şikâyeti olamaz. Üniter devlet yapısından taviz vermeden bütün farklı grupların Türk milletinin unsuru olarak gören, diliyle, folkloruyla, örf ve adetleriyle zenginliğini yaşayan ve bunu ifade etmekte serbest olan sözde değil özde gerçek ileri demokrasi bütün problemlerin çözüm kaynağı olur. 
Bizler ne kadar edilgen davranırsak davranalım şartlar bizi orta doğunun başat gücü yapmaya götürüyor. Oluşan şartlar ile zihni tasavvurumuz ne yazık ki bu gelişmeye paralel gitmiyor. Şartla geçmişten geleceğe bir ufuk açarken zihnimiz miyop bakışlılıktan kurtulamıyor. Şimdiden hazırlığımızı içten ve dıştan yaparak geleceğin Türkiye’sini inşa etmek zorundayız. 
Suriye’de farklı bölgelere dağılan Türk ve Kürtlerin, diğer yandan Türkmen eli bölgesi dâhil Kuzey Irak’ı içine alacak bir operasyon hem o bölge insanının insanca yaşamasını hem de emperyal güçlerin fırsat buldukça parçala böl yut politikalarına set çekilmiş olur.
Önümüzdeki günlerde Araplar arasında barış sağlandığında Arap olmayan hiçbir kitle oralarda huzurlu yaşamayacaktır. Son yüzyıl bunun en somut göstergesidir.  Arap saldırılarından korunamayan o bölge insanı bir referandum ile de Türkiye ‘ye katılabilirler. Büyük devlet isek, aşiret devletlerine ve onun hamiliğini yapan başat güçlere rağmen bunu başarabiliriz. 
“Türk-Kürt kardeştir ayrım yapan kalleştir”