TÜRK MİLLETİ YOL AYIRIMINDA, YA ENDÜLÜS YA ERGENEKON Abdullah ALAGÖZ

03.04.2016 06:24

21. yüzyıl Türk’ün yüzyılı olacaktı. Bütün dinamizmimiz, hayallerimiz, rüyalarımız hep o noktada yoğunlaşmıştı. Haritaların başına geçerek ecdadımızın bize miras ve vasiyet olarak bıraktığı aziz ve kadim coğrafyalarımız üzerinde düşler kurar, Orhun’dan Söğüt’te geçen anıları, hatıraları hikâyeleri, mitosları, kahramanlıkları, acıları zihnimizde tekrar canlandırırdık.

Tarihe yön vermiş, irfan ve medeniyetlere imza atmış Türk milletinin sadece bir hikâyesi diğer milletlerin tarihi kadar köklü ve etkiliydi. Etkileri sadece kendi hinterlandında değil bütün coğrafyalarda bir şekilde etki bırakmıştı.

 İki lidere bir dünyayı çok görecek kadar geniş ufuklu, saldırıya uğrayan insanların dini ve aidiyetlerine bakılmaksızın yardımına koşacak kadar ulvi değerlerle bütünleşmiş karakter özelliklerini taşıyorlardı. O muhteşem maziye karşı vefa borcumuzu, millet olma bilincimizi ve devraldığımız kızıl elma ülküsünü sonraki kuşaklara görevimizi yaparak bırakmak niyetindeydik. Olmadı.

Yapacaklarımız vardı… O muhteşem dönemin üzerimize yüklediği sorumluluğu düşünür ve o Alp erenlere yaraşır evlatlık görevini yerine getirebilmenin çarelerini arıyorduk. Ülkemize cenuptan esen ve bir zamanlar şimalden esen rüzgâr kadar çıktığı coğrafyanın bütün mikroplarını hava sahamıza bırakmakla kalmadı.

 O mikroplar insanımızın zihnini de iğfal etmeye başladı.  Yeşil ve kızıl tonları mikroplaşarak iliklerimizi zehirledi. Farklılaştık. Bazen evdeki hesap çarşıya uymuyor. Emperyalistler kadar bu duruma mankurtlaşan zihniyetlerde çanak tuttu.

İnandığımız din başkalaştırıldı. Mensup olduğumuz milletin aidiyeti farklılaştırıldı. Hırsızlık, yolsuzluk, ihanet yükselen değerlere dönüştürüldü. Millet denilen organizmanın yerine aidiyetsizlerin anonim millet anlayışı devreye girdi. Geçmişten gelen bilinçaltı kinleri, nefretleri, intikam duyguları  “Yeni Türkiye” denilen ucube ve ambalajlanmış kavramlarla insanımıza sunulmaya başlandı.

Bütün bu olup bitenleri hayretle izliyor ve olanlar karşısında milletimizin sessiz kalmasına anlam vermekte zorlanır hale geldik.  Aşiret öncesi dönemi yaşayan toplulukların, vilügarize, aidiyetsiz, anonim zihniyetlerin, zihni iğfal edilmiş, inançları akçeleşmiş Ibn-i Sebeci anlayışların iliklerimize kadar nüfuz edeceğine doğrusu ihtimal veremedik. Hayret, şaşkınlık ve apati durumuyla karşı karşıya kaldık.

 

Vatan topraklarını namusu kabul eden, bayrağı şehit kanıyla anlamlandıran, kahramanlarını emanet olarak gören milletimizin varlık nedeni olan bu değerler altımızdan kayarken hala illeri demokrasi teraneleri, kardeşlik Türkîlerini mırıldayanlara söylenecek söz bulmakta zorlanıyoruz.

 

Türk’ten intikam alanları ve onlara destek çıkan emperyal güçleri anlıyoruz. “Bende evlat acısı sende kuyruk acısı” deyimi bunların iç dünyalarını anlatmaya yeter.

 

Peki; Türk’ün evlatları ahtapotun kolları gibi bizi sarmalamış olan ihanet oyununa karşı ne zamana kadar sessiz kalacaklardır? Türk’ün ikinci bir milleti ve vatanı yoktur. Bu coğrafyayı bize Endülüs yapmaya çalıştıklarını hala anlayamadınız mı? Bu coğrafya Türk milleti için Endülüs olmak üzeredir. Türk milleti yeni bir mücadeleye başlamak zorundadır. Bu mücadelenin adı da Ya Endülüs ya Ergenekon olacaktır.

 

Coğrafya yok olmuyor, üzerindeki Türk izi siliniyor. Yeniden dirilişe, çıkışa, Türk milli refleksinin uyanışına acilen ihtiyaç vardır. Bu çıkış, tarihte olduğu gibi Türk’ün Ergenekon’dan çıkışı olmalıdır. Bu mücadele, Türk’ün var oluş mücadelesidir. Bu karanlık dehlizden kurtulması için Allah Türk milletinin yar ve yardımcısı olsun.