ÜLKÜCÜLERİN VİCDANLARIYLA MUHASEBESİ

20.01.2017 14:43

 

Ülkemizde her şey yeniden karılırken ve baskı grupları kendilerine yer açma derdindeyken bizi kahreden bu milletin milli refleksinin gözümüzün önünde tarumar olmaya doğru evirilmesidir. Böylesi bir süreçte rejim değişikliğine gidiliyor.

Yıllardır ülkeyi her türlü hukuk dışı yollara başvurarak kurumlarını işlevsizleştiren, kurucu felsefesini sulandıran bir yapının partili cumhurbaşkanlığını milletimize hem de olağanüstü hal döneminde dayatmasını ve gerekçelerini anlıyoruz.

Bizi hayal kırıklığına uğratan şey,  irademizle meclise giren MHP’li vekillerimizin hangi gerekçeyle Türk milletinin egemenliğini tartışmaya açan bir yapıyla işbirliği yaptığıdır.

Sayın Bahçelinin liderliği boyunca bu tür kırılmaları, uygulamaları hep gördük ve ne yazık ki bunun hesabı kendisine hiç sorulmadığı gibi soranları da ihraç etti.

Türk milliyetçileri tarihin hiçbir döneminde bu kadar etkisiz, edilgen ve dağınık bir halde olmamışlardır. Sayın Bahçeli’nin davayı bitirmeye, camiayı dağıtmaya yönelik hamleleri karşısında kanaat önderi, statüleri olan ve camiada söz sahibi olan kişilerin sessiz kalması bir tepki göstermemesi de en az bu yapılan ihanetler kadar davayı olumsuz etkilemektedir.

Eğer bugün olup bitenler karşısında tepki göstermesi ve camiayı toparlaması gerekenler sessiz kalıyorsa onların ne kanaat önderliği ne de geçmişteki statüleri bu camia için bir anlam ifade etmeyecektir.  

Ülke kaosa doğru sürüklenirken bir araya gelmeyi dahi başaramayanlar, egolarını aşamayanların bu kutsal dava adına söyleyecekleri hiçbir şey yoktur.

“Söz konusu vatansa…  Aslolan millettir.” Gibi sözler eğer havada kalıyorsa bu şahsiyetlerde bir samimiyetsizlik var demektir.

İki yıla yakındır kongre süreciyle oyalanmaktan bile ders çıkarmayanların, MHP’nin ülkücülere bırakılmayacağını ön göremiyorlarsa ülkeyi hangi öngörüyle yönetmeye talip olabilirler?

Referandumda hayır diyeceğiz deniliyor. İyi de hangi tüzel kişilikle hayır diyeceksiniz? Bir çatı hareketi dahi oluşturmayanlar, organizasyonun temellerini atıp işbölümü yapamayanlar karşılarındaki bu devasa güce karşı hangi enstrümanlarla toplumun karşısına çıkacaklar?

 

Oysa fikir hareketi olan Türk milliyetçiliği, şartlara göre reaksiyon gösteren değil kendi içinde hızla teşkilatlanıp aksiyoner bir duruşu sergiler. Hal böyleyken değişik gerekçelere sığınıp imkân ve kabiliyetini harekette geçirmeyen Türk milliyetçileri, görevi bir kişiye yükleyip iktidara alternatif olacaklarını mı sanıyorlar?

Hatalar zinciri maalesef devam ediyor…

Fildişi kulede oturup kanat önderi yönlerini ya da geçmiş statülerini arada bir dillendirenlerin edilgenliği kadar kongre boyunca MHP’ genel başkanlığına aday olanların tutarsızlığı ve güvenirliklerinin her geçen gün dip yapması Türk milliyetçilerinin aleyhine işlemektedir.

 

MHP, bu saatten sonra Türk milliyetçilerinin ve ülkücülerin partisi olamayacağını bilmelerine rağmen parti fetişizmi bazılarında feraseti de bitirdi. Açık-seçik yüksek sesle söylemek zorundayız. Yeni bir parti ve yeni bir hareket artık ihtiyacı aşmış zorunluluk haline gelmiştir.

Hâlbuki ki Meral AKŞENER ile Türk milliyetçileri toplumda muazzam bir sinerji yakalamıştı.  Bütün genel başkan adayları, kanaat önderleri ve dahası bütün milliyetçilerin, ulusal duyarlılığı olan insanların Meral AKŞENER ile oynanan bu oyunu rahatlıkla bozabilirlerdi. Bu şans hala devam etmektedir.

Parti tüzüğü ile her türlü despotizmi ortadan kaldıran parti içi demokrasiyi içselleştiren bir yapıda, bütün adayların, kanaat önderlerinin olması imkân ve kabiliyetlerini bu yapıda sinerjiye dönüştürmesinin ne zararı olurdu?

Anlaşılıyor ki amaç üzüm yemek değildir. Ülke bir girdaba doğru sürüklenirken bizler hala samimiyet testini aşamadık.

Referanduma doğru gidilirken kurumsal yapı olmadan başarının sağlanamayacağını bilmemiz gerekir. Zaten olağanüstü bir süreçten geçiyoruz. Kurumsal kimlik olmadan toplumun karşısına çıkmamız bile imkânsızdır. Evet, kurumsal kimlik kadar camianın imkan ve kabiliyetlerin kullanmak zorundayız. Davaya sadakati olan teşkilatları sıçrama tahtası olarak değil Türk milletinin makûs talihin yenmenin yolu olarak görenlere büyük iş düşmektedir vesselam.