YA BUGÜN YA HİÇ

07.04.2016 19:59

Bu coğrafyanın bize vatan oluşundan beri ilk kez altımızdan kaymaya başladığına tarih şahitlik etmektedir. Geçmişte ecdadımızın, şimdi bizim ve gelecekteki nesillerinde üzerinde hakkı olan bu vatan ve milletin geleceği ile ilgili kararlar verilmektedir. Milletin geleceği S.O.S vermektedir; asıl konuşması gerekenlerin ne yazık ki ortada görünmemekte ve görünmemek içinde her türlü çabayı sarf edebilmektedirler.

Bir milleti var eden üç temel unsur vardır: Sınırları belli bir toprak parçası(vatan ) , hür iradesiyle hükümranlığını devam ettiren bir topluluk(millet) ve o topluluğun bağımsızlığını koruyan bir organizasyonu yani devletinin olmasıdır. Bu üç unsurunda tartışılmaya başlandığını, bunların başka şekilde varlığını devam ettiremeyeceğini, devletin en üst kademesi bile dillendirilmeye başlamıştır. Gerçekten ironik bir o kadar da düşündürücü bir durum ile karşı karşıyayız. Devletin yok olması, vatanın parçalanması ve milletin etni-siteye dönüştürülmesinden daha vahim şeyler de varmış. (!)Tarih; bu hezeyanları, komploları da bir gün mutlaka kaydedecektir, eğer bir devletimiz ve vatanımız kalırsa…

Gaflet, dalalet ve ihanet kelimelerinin anlamsızlaştırıldığı, yetersiz kaldığı, zihinde geçen kelimelerin bile bitkisel hayata girdiği, insanların bilinç kaybına uğradığı günleri yaşamaktayız. Kitle iletişim araçları, yönetim kadrosu ve bütün şer güçler tek koro halinde milletin genlerini değiştirme çabası içine girmiş durumdadırlar. Türk milletinin nasıl tanımlanması gerektiğini “toplumsal gen mühendisleri” karar vermek için bütün uzmanlarını görevlendirilme yoluna gitmişlerdir. Başka çaremizde yokmuş yoksa kürtçülüğün kendi haline bırakılması daha tehlikeliymiş yani varlığımızı tartışmaya açmaktan başka çaremizde yokmuş. Ne yazık…

Türk milletinin milli refleksi olması gereken bir siyasi hareket(MHP), bu oyunları sahneye koymuş bir iradeyle Suriye ve seçim tarihini konuşuyor. Böylesi bir dönemde AKP’nin gündemine takılarak bu kadar aciz ve basireti kapanmış adeta travma geçirmiş bir yönetimden hiçbir şey beklenemez. Bunun için MHP kongresi her zamandan daha önemli hale gelmiş durumdadır.

4 Kasım ülkücü hareketin miladı olmalıdır hem de öyle bir milat olmalı ki başta ülkemiz üzerinde oynanan bu kahpe oyunları yerle bir edecek, Kürşad’ın narasıyla bütün canların “ülküde birlik” de can bulmasına, ülkü potasında erimesine, onda “ben”lerini yok edip “biz” duygusuyla şahlanmasına vesile olmalıdır.

4 Kasım ülkücü hareketin tabutluktan gün ışığına çıktığı 1944‘li yıllar gibi bir dönemi andırıyor. O tabuları yıkarak Türk milletiyle aramıza konulan bariyerleri yerle bir ederek milletimizle yeniden buluşmalıyız. Bu buluşma Alparslan’ın Malazgirt’i, Fatih’in İstanbul’u, Atatürk’ün Anadolu’ya çıkışı ve Başbuğ’un kükreyişi gibi olmalıdır.

“Söz konusu vatansa gerisi teferruattır ”deyişi durumumuzu ifade eden cümle halini almışsa gerisi teferruattır. Başta delegelerimiz olmak üzere herkes tarihi bir görevin eşiğinde olduğunu, basit bir kongre çalışması ya da sadece lider değişikliği ile ilgili bir oylama olmadığını bilmek zorundadır. Zamanında ifa edilemeyen görev sonra yapılsa da çok pahalıya mal olabilir; bunun için diyoruz ki, kararınızı verirken bu milletin geleceğini, vatanın bölünmezliğini ve Türk milletinin bekasını oylayacaksınız. Ya bugün ya hiç… Ne mutlu Türküm diyene!