YEPYENİ BİREY VE TOPLUMLA KARŞI KARŞIYAYIZ

04.06.2016 09:59

Toplumlar tıpkı bireyler gibi dinamik ve canlı varlıklardır. Bireysel kişilik gibi toplumlarda da adeta kişilik özelliği gösteren bir yapı bütünlüğü vardır. Evet, bu yapılara toplumsal değerler adını veriyoruz.  Toplumları bir arada tutan maddi ve manevi dediğimiz toplumsal düzeni, ahenkliliği sağlayan değerlerde doğar, büyür, olgunlaşır ve zamanla değişime uğrayarak toplumun karakteristiğini de buna bağlı olarak şekillendirir. Saygı, sevgi ve bağlılık, vefa gibi değerler biçim olarak varlığını devam ettirirken muhteva olarak değerlerdeki değişim kesintisiz olarak sürüyor aslında. “Babasının yanında çocuğunu kucağın alıp sevmeyi saygısızlık olarak gören baba yerini babasının yanında çocuğunu rahatlıkla seven, onunla oynayabilen baba figürüne dönüşen bir davranış sadece sıradan değişimlere bir örnektir.”

Toplumsal değişimin ruhu en çok gençlikte kendini gösterir. Toplumsal değişimin adeta sürükleyici gücüdür gençlik. Gençlik üzerindeki bu değişim ruhu ve özelliklerini, öne çıkan yanlarını kavramamda eğitimci olmamdan dolayı her sınıf, grup benim için bir gençlik laboratuarı oldu hep.

Değişim, toplumsal katmanlar arasında en çok gençlik kesiminde hissedilir. Yaş ilerledikçe değişimin hızı da buna paralel olarak yavaşlar. Kuşaklar arasındaki çatışmanın da aslında nedeni yavaş ve hızlı değişim farkından kaynaklanmaktadır.

Değişim ve dönüşüm toplumlarda bir diyalektik mücadele olarak hep devam eder. Değişim, toplumsal yapı ve onun temeli olan bireyin fıtratında vardır. Değişimin önüne kimse geçemez! Önemli olan değişim kavramak, onu kontrollü bir şekilde sevk ve yönlendirebilmektir.

Ebeveynler çocuklarını, eğitimciler öğrencilerini, iktidarlar- siyasi partiler- toplumsal örgütler, kitleleri daha iyi anlayabilmek, toplumsal değişimin temel dinamiklerini bilmek, onlara göre yeni pozisyonlar almak zorundadırlar. Aksi halde ne hitap ettikleri kitleyle iletişim kurabilirler ne de kitlelerde bir karşılıkları olur.

Toplumsal değişim, bir düşünüş, algılayış ve temellendirme ihtiyacına dayanan olgu olarak karşımızda durmaktadır. Artık dün adını koyduğumuz Ahmet, Fatma zihnimizde canlandırdığımız ya da olmasını istediğimiz Ahmet, Fatma değildir.

Toplumsal değişim ve dönüşümü tetikleyen unsurla bizim dışımızda olduğu gibi onları kontrol etme, engelleme gibi bir şansımız olmadığı gibi öyle bir yolla başvurmakta akılcı değildir.

Türkiye gibi genç nüfusun oranı yüksek olan bir ülkede gençlik ve onun tetiklediği yeni durumun duyuş, düşünüz tarzını bilmeden, onlarla duygudaşlık kurmadan girişilecek her hareket ister aile içinde ister eğitim kurumlarında isterse en büyük organizasyon olan devlet bürokrasisi, iktidar ve siyasi partilerde olsun başarıyı getiremeyeceği gibi konuya özne olan unsurları etkilemesi, onlarda karşılık bulması da imkânsızdır.

Toplumsal değişimi kabullenip ona göre pozisyon alma yerine her dönemde var olan statükoyu koruma ve değişimi engelleme bilindik klasik bir yöntem olarak hep öne çıkar. Dün hitap ettiğimiz toplum bugün karşılaştığımız toplum değildir. Herakleitos “ Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” diyerek bu değişimi asırlar öncesinden ifade ediyordu.

O halde ister ideoloji mensubu olanlar ister ebeveyn olanlar ya da devleti yönetenlerin anlaması gereken hitap ettikleri bireyin, toplumun dünkü birey ya da toplum olmadığını, yeni toplumun duyuş, düşün ve onların temeli olan değerle manzumesi de değişmiştir.

Yeni birey ve onun oluşturduğu toplum; buyurganlığa karşıdır, özgürlüğünü kimseyle paylaşmak istemiyor, gerçekçidir, pragmatisttir, hayalleri gerçeklikle ifade edilebildiği oranda itibar eder.

Yeni birey ve toplum anlayışında; peşin hükümleri, yoktur, efsun kişilikler onun dünyasında itibar görmez, sloganlar, menkıbeler tarihi kişilikler değil toplumsal şartların kahramanların onları etkiler.

Yeni bir birey ve toplum ile karşı karşıyayız.  Eğer bu yeni durumun olgularını iyi okuyamazsak, o ruhla hitap ettiğimiz kitle ya da bireyle duygudaşlık kuramazsak ne onlar hakkında söylediklerimizin bir değeri olur ne de yeni toplumda karşılık buluruz, zira kullandığımız iletişim dili bile farklılaşmıştır.