“YENİ TÜRKİYE” Abdullah ALAGÖZ

03.04.2016 06:49

 

 “Yeni Türkiye ya da olması gereken” Türkiye diye başlayan yazılar her gün birkaç köşe yazarının konusu ve devleti yöneten zihniyetin topluma dayattığı efsunlu kavramlar olmaya devam ediyor. Hakikatten yeni Türkiye iddiasıyla ortaya çıkanlar, hangi Türkiye’yi toplumumuza sunmaya çalışıyorlar onu bilemiyoruz. Devleti kuran irade Türk milleti olduğuna göre Türk devleti hangi özelliklerinden feragat edecek ya da hangi yeni unsurlarla zenginleşecek sorusuna ne yazık ki açılım denilen süreci başlatanlar içinde dahi bunu bilenlerin sayısı çok sınırlı olduğu yapılan açıklamalardan anlıyoruz. Topluma dayatılan “yeni Türkiye” tasarısını bilemediğimize göre tek yapacağımız bizim Türkiye tasarımız nedir sorusuna cevap bulmaya çalışmamız en doğru yöntem olarak karşımıza çıkıyor.

*

Milletleşme sürecini tamamlamış, toplumun bütün katmanlarını kuşatan ve serbest düşünce, din ve vicdan hürriyeti ile teşebbüs hürriyeti ile sosyal düzenini sağlamlaştıran topluma ulaşmak amacımız olmalıdır. Toplumsal düzeni sağlayan temel öğelerin başında toplumu ayakta tutan toplumsal normlar ve o normlara kaynaklık eden (Türklük gurur ve şuuru –İslam’ın ahlak ve fazileti)değerler gelir. Şuana kadar dört Anayasa değişikliğine rağmen hala toplumsal sözleşmeyi yapamadıysak mensubu olduğumuz milleti anlama ve ona uygun sözleşme yerine toplum mühendisliğine soyunarak yeni millet yaratma hastalığımızın depreşmesinden kaynaklamıştır. Bu alanda en büyük ihaneti ne yazık ki sözde aydınlarımız yapmıştır.

*

Tarihiyle, kültürüyle vatanıyla ve yöneten –yönetilen unsurlarıyla barışık bir toplum, teferruatta boğulmadan tarihi yürüyüşüne devam eder. O halde hedef böylesi bir toplum olmalıdır.

*

Türk devletini kuran iradenin Türk milleti, onun siyasi organizasyonu Türk devleti ve resmi dili (Türkçe) ile tekli yapısı bozulmadan, pazarlık konusu yapılmadan en üst seviyede demokratik hakların kullanılmasına imkân hazırlayan devlet geçilmelidir. Devlet kutsal bir varlık değil topluma hizmet etmekle amacı belirlenmiş sadece bir organizasyondur. Aslolan toplumun kendisidir.  

*

İnsanların inançları, fikirleri teşebbüs hürriyetlerinin alabildiğince genişlediği ve devlet teminatına alındığı çağdaş ötesi bir düzeni hedeflemelidir.

*

Basın –yayın organları, siyasi unsurlara militanlık edenlerin arenasına dönmeden hukuki güvence altına alındıkları ve demokrasilerde vatandaşları doğru bilgilendirme ve siyasilerin çalışmalarını denetleme gibi bir güç olma özelliğine kavuştuğu, hesap verebilirlik, şeffaflık, adalet gibi bireyi birey yapan değerlerin ranta dönüşmediği bir devlet yapısı oluşmalıdır.

*

Bölgeler arası gelişmişliğin en aza indiği, toplumsal katmanlar arası gelir farkının azaldığı toplum olmalıdır. Vahşi kapitalizmin kâr esasına dayanan sisteminden mülkiyet ve kazancın insan fıtratına uygun, adaletin, eşitliğin ve ferdi teşebbüsün oluşturduğu bir dengeye dönüşmelidir. Alt gelir gruplarının sosyal devlet ilkesinden hareketle güçlendirildiği, yeni kaynaklarla hayatını idame ettirecek unsurlarla dilenci pozisyonundan kurtarıldığı şahsiyetli bireyler haline getirilmelidir.

*

Bölücülük problemini çözmüş, dün olduğu gibi bugünde kader birliği yapmış olduğu Kürt vatandaşlarımızın her türlü sosyal ekonomik ve hukuki haklarını demokrasi ve insan hakları temelinde çözen, esaret altındaki Türkler kadar Türk olduğuna inandığımız, kader birliği yaptığımız dış ülkelerdeki kürlerinde her türlü haklarının savunucusu ve sahibi olduğumuzu da icraatlarımızla gösterecek yeni politikalar üretmeliyiz.

*

Kuzey Irak ve Suriye’de oluşan yapıları en az Karabağ ya da kırım Türklüğü gibi desteklemek ve bölücülerin esaretinden kurtarmak en büyük hedefimiz olmalıdır. Bu bölgelerin Anadolu’nun tabii uzantısı olduğunu ve ilk kuvayı milliye hareketinin Süleymaniye’de başladığını da unutmamalıyız.  Hocalı katliamı kadar  Halepçe katliamında soydaşlarımıza yapıldığını sadece söylemekle kalmayıp o mazlum insanların haklarını savunma noktasına gelmek zorunda olduğumuzu uygulamalarımızla göstermeliyiz.

*

Velhasıl yeni Türkiye tarihin kendisine miras bıraktığı bütün hinterlantlarında oluşan yapılara karşı koruma görevi kadar ülke içinde de vatandaşlarının mutlu olması için devlet denilen aygıtı yeni baştan tasarlamak ve ona göre politikalar üretmek zorundadır.